“Yemek için yemelisin yemek için yaşamamalısın.” Cicero
Her turistik yaklaşım kendine özgü çekiciliklere sahiptir. Sürdürülebilir turizm ikliminin yaratılması için son derece önemli olan alternatif turizm türlerinden birisi olan gastronomi turizmi de son yıllarda bireylerin sahip oldukları gelirlerde meydana gelen artışlar, ulaşım olanaklarının kolaylaşması ve entelektüel düzeylerinin gelişmesi ile beraber adından sıkça söz edilmeye başlanan bir turizm çeşidi haline gelmiştir. Günümüzde sadece zevk için yemek seyahati yapan turistlerin sayısındaki artış, bu turizm türünün yıllar içerisinde daha fazla kişinin katılacağı bir turizm çeşidi olacağını ortaya koymaktadır.
Turistlerin destinasyon tercihlerinde birincil nedenin yeme- içme hizmetleri olmadığı düşünülse de bir turist için yeme içme hizmetlerinin kalitesi, tatil seçiminde önemli bir etkendir.
Son dönemlerde ülkelerin turizm gelirlerini arttırmaya yönelik olarak doğal kaynakları el verdiği sürece turizmde çeşitliliğe gitmeye çalıştıkları görülmektedir. Özellikle Avrupa kıtasında Michelin yıldızlı bir restoranda ünlü bir aşçının yemeğini tatmak veya kendisine yabancı bir coğrafyada yaşayan insanların yiyecek ve içeceklerini deneyimlemek hatta özel ilgisinden dolayı şarap turlarına katılmak isteyen insanların sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Bu bağlamda ülkemiz, bir çok ülkeye göre geniş bir coğrafyada, büyük bir mutfağa sahip olmasına rağmen elindeki zenginliklerin henüz farkında değildir. Dolayısıyla gastronomi ve gastronomi turizmi kavramları henüz birçokları için yeni kavramlardır.
Gastronomi turizmi bir kültürü yansıtır ve kültür bütünlük içinde birbirinden ayrılmayacak unsurları bir arada bulundurur. İşletmelerin sahip olduğu mimari yapılar, tasarım ve renkler hatta çalan fon müziği bile gastronomi turizmini etkilemektedir. Şanlıurfa sıra gecelerinde yöreye özgü bir kebap yenirken, Urfa türkülerini dinlemeniz, size tarif edilemeyecek bir keyif verecektir.
Yarımadamız ve özelinde Urla, gerek medya ve iletişim olanaklarının artması, özellikle pandemi döneminden sonra insanların kentlerden uzaklaşma istekleri sağlıklı ve doğal olana ilgileri ile Gastronomi Turizmi anlamında özellikle son 5 yıl içerisinde ciddi bir ivme kazandı. Çok başarılı şeflerimiz ve restoranlarımız var. Bir çoğunda günler öncesinden rezervasyon yaptırmadığınızda deneyimleme şansınız olmuyor. Bu gerçekten gurur verici. Ancak bu rüzgardan yararlanmak için neredeyse her sokağa ve köşe başında küçük olsun benim olsun düşüncesiyle açılan restoranların bu gelişime yarardan çok zarar verdiğini düşünüyorum.
Ülke ekonomik olarak çok parlak günlerden geçmiyor. Hemen her gün her şeyin fiyatı artıyor, işçilik maliyetleri, kiralar vs. arttı ama restoranlardaki fiyat artışları maliyet artışlarının çok çok üstünde olmaya başladı.
Keyifli bir gastronomi deneyimi yaşamak için oldukça yüklü faturalarda ödemeniz gerekiyor.
Gurme ve içki kültürü uzmanı sevgili Mehmet Yalçın Üstat, Urla’da bir esnaf lokantasındaki yemek sonrası buralarda yemek yemek için kuyumcu esnafı olmak gerekiyor diye yazmıştı.
Sürdürülebilirlik için, iyi ve keyifli bir gastronomik deneyimin bedeli astronomikte olmamalı diye düşünüyorum.
Özellikle bu günlerde gastronominin Oscar’ı sayılan Michelin Yıldızları için Urla’dan şeflerimizin adının geçmesi gurur verici dilerim çokça yıldız Urla’mıza gelir ve sadece Urla’ya gelen yerel ve uluslararası gurme turistler değil. Urla’da yaşayanlar da o güzel lezzetlerle damaklarını şenlendirir.
Kızımın yaşadığı Michelin yıldızlı restoranlarının yanı sıra yüzlerce kaliteli ve son derece keyifli restoran, pastane ve kafeleri ile Fransa’nın gastronomi başkenti Lyon’a her gittiğimde Urla’nın da bir gün Lyon gibi Türkiye’nin gastronomi başkenti olmasını hayal ediyorum. Neden olmasın?
Elbette gastronomi ve turizminin gelişebilmesi hem yerel kalkınmaya hem de ülke kalkınmasına fayda sağlayabilmesi için yerel yönetimlerin merkezi yönetim, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, kamu çalışanları ve yerel halk gibi diğer paydaşlarla iş birliği içerisinde olmaları gerekmektedir.
Dostlukla…