Yatay mimarinin kahramanı; Bülent Baratalı

Yazar :

Türkiye’yi kahreden depremin acılarını yaşıyoruz hepimiz. Kimsenin yüzü gülmüyor, gülmemeli de… Bu acılar arasında biz de Urla Haber olarak, Urla’yı mercek altına almak istedik. Allah korusun bu şiddette bir depreme maruz kalırsak, ne olur? İlçemizdeki evler ne kadar güvenli?..

Bu soruları sorarken, aklımıza Urla’yı 2 katta bırakma cesareti ve bilgeliği gösteren eski Belediye Başkanımız Bülent Baratalı geldi… Başkanımız ve vekilimiz Baratalı’nın kapısını çaldık, bize o günleri anlatmasını istedik. Yaklaşık 40 yıldır bozulamayan 2 kat kararını alırken yaşadıklarını merak ettik. Ve TV’lerde acı hikayeleri görüp, enkazları seyrettikçe, minnet duyguları arasında Bülent Başkanımıza yüzlerce kez teşekkür ettik.

İşte efsane Başkanımız Bülent Baratalı’nın kelimeleri ile ‘O’ karar ve ‘O’ günler:

‘’Ben Urla’da belediye başkanı olduğum zaman merkez nüfusu 13.800’dü. Düşünebiliyor musunuz? Allah’ın unuttuğu bir yerde tütün, zeytinden başka bir şey yok. Urla Analitik Etüdleri adlı kitapta, “Urla birinci derece tehlikede olan deprem bölgesidir” yazısı yazıyor. Benim dönemimden önce Urla’da 2 defa plan yapılmış. 1960 ve 1970 senelerinde. Urla o zaman 778 km bütünü, merkezi var, 19 köyü var askeri ve stratejik olarak önemli bir merkez.

Bunun 1978 yılında tekrar bir planlama yapılması gerekiyordu. Daha önce yapılan 2 planlamada bu tespitler yapılmamış. Nüfusu ne kadar, jeolojik durumu, dağları nehirleri nedir, sosyal durumu nedir, tarımı nedir gibi tespitler yapılmamış. Biz bu eksikliği görünce, önce bu tespitlerden başladık. Devlet Su İşleri, Köy Hizmetleri Bölge Müdürlüğü, Tarım Bakanlığı, Orman Bakanlığı buna benzer 15 kuruluşla Urla’nın durumunu masaya yatırdık. Yani biz bir imar planı yapıcaz ama önce nasıl bir plan yapalım? Yani Urla depreme dayanıklı mı? Urla depremleri nasıl olmuş? Nerelerde olmuş? Kaç kişi ölmüş? Nereleri yıkılmış? Nereleri kurtulmuş? Bütün bunların önce bir tespitlerini yaptık. Su durumu mesela… Nüfusu çok büyütürsün ama suyun yetmez. Buna benzer şeylerin tespitini yaptık. Urla’nın önce bir raporunu çıkardık. Yani kadastro ve halihazır haritalarını yaptık. Planlamaya gelince; bu kenti biz 2000 yılına kadar kaç bin nüfusta tutacağız? Yaptığımız nüfus projeksiyonuna göre 2000 yılında Urla’nın 40’la 50 bin nüfusa ulaşabileceğini düşündük. Gerçi Urla’nın o zamanki nüfusu merkez nüfusu 13 bin 801. Yani nüfusta bir artış yok. Çünkü göç veren bir yer, iş bulmak için insanlar kente gidiyorlar. O zamanlarda İzmir kentinde iş imkanı çok büyük ve oraya yerleşiyorlar. Sadece İskele bölgesinde ikinci konutlar hareketi var, buna rağmen urlanın nüfusunun bu kadar olabileceğini düşündük. Şimdi İskele Çayırovası’na hiç dokunmadık. İçmeler’e dokunmadık. Planı Urla çeperine doğru biraz yaydık. Bunu yaparken deprem olasılıklarına baktık, sel baskınlarına, yer hareketlerine baktık. Tarımı kollamak için onlara baktık. Çünkü Urla’da tarım hala daha çok önemli. Yaptığımız bütün analizlerde Urla’nın üç ayak üzerine kalkınabileceğini düşündük. Tarım, eğitim, turizm… Planları bunlara göre yaptık. Ama maalesef Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı yanlış değerlendirmelerle bütün köylerimiz, Kuşçular başta olmak üzere, İçmeler başta olmak üzere maalesef tarım alanlarını kaybediyoruz.

Tabi Özal döneminde çıkan 2981 sayılı imar affı, buna benzer aflar bizim kurduğumuz sınırları genişletti. Çünkü ben 1980’de görevden alındım, 84’te tekrar ikinci dönem olarak göreve geldim. Bu arada Urla’da 4 yıl denetimsiz bir kaçak inşaat furyası yaşadık. Üzerine de af çıkınca bir şey yapamadık, ancak parselleri büyüterek çözüm bulduk. 90 metrekareye yer yapmış adam, dedik ki biz buraya onay vermeyiz. Burası 250 metrekare olacak, yanındakiyle birleştirdik falan yine güzel bir imar düzeni yaptık.

Urla iki kat üzerine kuruldu. Urla’nın zaten yapısı sağlam bir yapı. Yani bizim yerli mahalleleri, Rumlar’dan kalan bazı yerler… Zaten bina büyüklükleri 84 metrekare Urla’da ortalama. Küçükler ama sağlamlar. Kaç tane deprem geçirdiler… 2005 depremi 5.7 büyüklüğünde merkez üssü Urla, Sığacık depremi diye geçer. Yani Urla’da Sıra mahalleden, eski Rum evlerinden sadece  kiremitler düştü. Ama Seferihisar’da apartmanlar oturulamaz hale geldi. Biz sadece Baratalı Bulvarı ve İzmir Caddesi’nde esneklik yarattık. Bunlar şehrin can damarı. Bunlara planlamada şehir merkezi deniyor, yani alışveriş merkezinin çok olduğu yer. Sosyal aktivitenin çok olduğu yer, bankaların, restoranların, devlet dairelerinin çok olduğu yer. Sadece buralarda 3 kat verdik. Zemin katı ticarete ayırdık, üstü de 2 kat ev olarak düşündük. Bu uzun süre böyle devam etti. Ama özellikle Zeytinalanı bölgesinden 8 kat istiyorlardı. ‘Ne yapacaksınız 8 katı burası deprem bölgesi yıkılır’ dediğimde, ‘Yıkılmaz 4 katını müteahhide vereceğim. 4 katını da çocuklara dağıtacağım’ diyorlardı. Onlar için karşı konulamaz bir istek, ama bizim için de mücadele edilmesi gereken bir istek. Yani felaketi görüyorsunuz, bilim ortada, teknik ortada. Yani anayasasını yazmışsın… Diyor ki burası 1. derece deprem bölgesi… Dikkat et, ey yönetici diyor… Eee sen de yöneticisin, duygularınla hareket etmeyeceksin. Kalp spazmı geçirdim, herkes kattan başka şey konuşmaz oldu. Bir de SİT bölgesi ilan edildi İskele falan. İşte Urla’nın tarihi, kentsel, doğal SİT’leri… Yani öyle bir mücadele ki insanlar SİT’e bağırıp çağırıyor, 2 kat kararına bağırıp çağırıyor. Sadece ben mücadele ediyorum, insanın kalbi dayanmıyor.

Urlalı’lardan çok saygı gördüm. 4 defa seçtiler beni. Urla, beni Bülent Baratalı yapan yerdir. 80’de görevden alındım, 84’te tekrar geldim. 84, 89 ve 94 seçimlerindeki söylemlerim hep bu kat üzerine kuruldu.

Sürekli diyordum; gelip geçer değerlerle, günlük değerlerle, günlük baskılarla, günlük tehditlerle seçimimizi yapmayalım. Ben sizin iyiliğinizi istemez miyim? Her yere verelim 8 kat. Kime satacaksınız? Urla’nın değeri düşer.

Mesela Çocuk Meclisi’yle Hayvan Hakları kanunu çıkarttık. Barınaklar yapıp kısırlaştırmalar yaptık, onları zehirlenmekten kurtardık.

Kadınlarımız topladığı parayla, bir işçiyi Moskova’ya gönderdi, 48 bin dolar topladı kadınlarımız. Ve bir işçimize böbrek nakli yaptırdık 1990 senesinde. Urla’nın yardımseverliği yeni değil eskiye dayanıyor. İhtiyacı olanın yanında oluyor.

Kat ısrarından ne zaman kurtulduk? 2005 depreminden sonra. O zamanlar milletvekiliyim. Gece yola çıkıp geldik milletvekilleriyle. Genel başkanımızla kaymakamlığı ve belediye binasını gezdik. O zamanlar belediye başkanımız Selçuk Bey vardı. Orada dedi ki; ‘Ya başkanım, iyi ki bu kat iznini vermemişsiniz.’

2005’ten sonra herkes gördi ki Urla’da olan plan kararları çok sağlıklı kararlardır. Şimdi artık kat isteyen yok. Ama üzüntüyle gördüğüm bir şey var ki o da çok fazla kaçak inşaat var. İnsanlar şuursuz bir şekilde 2 kat olarak belirlenmiş standart binaların üzerine kat ilave ediyor. O betonarme hesaplarını bozar, güç dengelerni bozar, Allah korusun. 8 bin civarında kaçak inşaat olduğu söyleniyor Urla’da. Bunlar bir tehlike. Bir an önce imar affı son bulmalıdır. Bu ülkeye en büyük zarar imar affından gelmektedir.

Peki biz nüfusu daha üretken hale getirmek için buraya eğitimli, mali durumu yüksek, sosyal yönü kuvvetli olan nüfusu çekmek için ne yaptık; iki tane önemli toplu konut yaptık. Binkonutlar ve 544 konutlar. Bunlar kaç katlı, iki katlı. Peki örneği var mı Türkiye’de? Yok. Ben bu projeleri yapıp toplu konut idaresine gittiğimde (bu ne? Sayfiye konutu bunlar) dediler. Anlattım, dedim ki (başkanım jeofizik, jeolojik raporlar, deprem haritaları Urla’da çok kat yapmamamızı söylüyor. Siz de bilim insanısınız. Ben bu yüzden böyle bir proje yaptım) dedim, Haklısın dediler ve biz ilk defa iki katlı toplu konut yaptık ve çok hızlı yürüdü. Çünkü neden? Hızlı ve dürüst yapıldı; en iyi konut hırsızlık yapılmadan yapılan konuttur. Denetim çok önemli. Defalarca Ortadoğu’dan mühendisler getirdik, demir hesaplarına baktırdım. Dediler ki fazla demir kullanmışsınız. Kaç defa deprem ve yer sarsıntısı geçirdik. Allah’a şükür ki hiçbir yıkım yaşanmadı.

Urla’da çok önemli 3 fay var. Bunlar, Tuzla fayı (bizim kuzeyimizde), Güzelyalı fayı (kuzeyden), Sığacık fayı (güneyden) geliyor. Biz bu çok önemli ana 3 fayın etkisi altındayız. İYTE yapılırken biliyorsunuz deprem yaşadık, o yüzden yavaşladı oranın yapımı. Yani orada da fay var.

Bilebildiğimiz depremler bu bölgede, 1600 yılında 12 tane iyon kentini yıkan deprem mevcuttu. Şiddeti 7.0. Zaten Klazomenai bu kentlerden biri. 1688 İzmir depremi. Şiddeti 6.8. Ölü sayısı 50 bin kişi. Merkez üssü sancaktepe. Ondan sonraki önemli deprem 1883 Urla depremi. Urla yarımadası ve Çeşme’de. 2005 depremi, 5.7 şiddetinde.  Sığacık’tan gelen bir deprem fırtınası bu. 56 deprem arka arkaya gelen. Ve dediğim gibi o zamanlar hep beraber Urla’daydık. Ben bütün deprem bölgesini gezdim o zaman. Uzunkuyu’da binalar çatlaktı. Bademler’de binalar çatlaktı. Urla’da 11 konutun kiremitleri kırılmıştı sadece. Mesela o deprem Seferihisar’da büyük zarar meydana getirdi. Gidip baktım apartmanlarda merdiven kırıkları, çökmeler falan vardı.

Kategori :
GenelaGündemaSiyaset

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir