Türkiye çok önemli bir oylamayı ve seçimi geride bıraktı. Sevindiğim şu ki; bunca kutuplaşma ve kapışmalara rağmen bu önemli seçim ve sonuçlarının açıklanmasından sonra önemli bir kötü olayla karşılaşmadık.
Tüm seçim kampanyaların nihayete erdiğinde bazı parti sempatizanları oylamanın bitmesini müteakip evden çıkılmamasını bile salık verdiler. Halbuki Türk halkı oldukça iyi bir olgunluğa sahiptir ve bu propagandalara da hiç gerek yoktur.
Türkiye’deki seçimlerin çoğunlukla neticeleri yıllardır çok değişmiyor sağ ve muhafazakar oylar %65 sol ve radikal sol % 35 oy alıyor. Aslında Türkiye’deki birçok seçimde görüldüğü gibi sağ oylar konsolide olamaz. Sol düşünce daha kapsayıcı ve daha demokratik sevgi dolu söylemlerle genelde konsolidasyonda çok zorluk çekmez. Sağcılar genelde soldan çok birbiriyle rakip olmayı daha çok tercih eder.
Bu yeni seçim sistemi bizleri ittifaklara destek vermek zorunda bıraksa da birçok seçmen aslında kendisini tam temsil edemediğini düşündüğü ittifaklara da kerhen oy verir veya sandıktan uzaklaşır. (Sandığa gitmeme davranışı %12)
Başkanlık seçimi sistemi ittifakları zorunlu hale getirmesi, sistemin yumuşak karnı. Ama bir başka özellik ise iktidarda olanın elini çok güçlendiriyor ve seçim sonrası bozulan muhalif ittifakların da bozulmasına neden oluyor ya da fikir ayrılıklarının anlaşma zeminini ortadan kaldırabiliyor. Devamlı aynı görüş sistemiyle ve aynı kişi ve koşullarla yönetilmek de bazı kesimlerde otokratikleşme ve kendi görüşlerinin itibar kazanmaması tehlikelerini de içinde barındırabiliyor. Muhalif seçmenler bu sürenin uzamasından memnun olmadığı gibi iktidar kanadında da kanıksanmış politikalar bir metal yorgunluğuna ve paslanma, heyecan yaratamama pozisyonlarını ortaya çıkarabiliyor.
Bu ittifakların oluşmasına sebebiyet veren seçim sistemi de aslında tamamıyla birbirini kanıksaması zor olan ve Türkiye’deki konsolide olamamış görüşlerin birbiriyle pazarlık yöntemlerine baş vurup asıl egemen güce sahip partilere olmaması gereken tavizlerin verilmesine ve asıl gerçek politikalarında uzaklaşılmasına sebebiyet veriyor. Başlığımda verdiğim ilk sorunun karşılığı ise kilit ve düşük oya sahip görüşlerin seçim zaferi bu tavizi verenlerin ise seçim kaybetmesine sebebiyet veriyor.
Bu durumda kim kimi yönetecek azınlığın çoğunluk üzerindeki bu tahakkümü ise aslında büyük kalabalıkları ve gerçek demokrasi savaşçılarında ise bazı küskünlüklerine yol açıyor. Şimdi bu durumda bu seçimlerde gerçekten büyük kitleye sahip olanlar zarar görüyor. Bunca yaşanan bu garabetlere rağmen hala bu seçim kanunlarıyla yönetilen ve lider sultaları altında ezilen gerçek parti emekçilerinin listelere girememesi gibi sonuçları da doğuruyor.
Şimdi oluşmuş bunca hataya rağmen seçim sonuçları gerçekten demokrasiye mi hizmet ediyor. Benim düşünceme göre de bölgesinde her konuda sivrilmiş ve halkın teveccühüne mazhar olabilecek liyakatli ve vatansever bir sürü kaliteli ve kültürlü insanı da politikadan soğutuyor.
Asıl önemli kayıp da aslında burada yatıyor. Sürekli aynı kişilerin partilerin başında olması veya milletvekilliğini meslek haline getirip buradan emekli olan kişilerin yönetimde söz sahibi olma çabaları da parti başkanlarının etrafında bir sürü yalakanın dolaşmasına sebebiyet veriyor.
Bu sayede ne güçlü ve kaliteli iktidar ne de güçlü ve kaliteli muhalefet oluşuyor. Bu durumda ise en büyük ve en tehlikeli zararlar oluşuyor ve halkımız bundan çok zarar görüyor.
Güçlü iktidar ne kadar önemli ve şerefli bir durum olsa da güçlü ve kaliteli muhalefetin denetim mekanizmalarını çalıştırabilmesi de bu memleket için beka sorununu ortadan kaldıracaktır.
Cumhuriyetin 100. yılında bu bilinçle hareket edebilecek iktidar ve muhalefeti ve yeni siyasi partiler ve seçim yasasının ve gerçek demokrasinin egemen olduğu bir ülkedeki kalan ömrümüzü geçirmeyi diliyorum.
Yeni yüzyılın tüm halkıma sağlık ve esenlikler getirmesini diliyorum Sağlıcakla kalınız değerli okurlarım.