Hangi çakal hangi dağda gezer, Urlalılar bilir

Yazar :

Her insanda küçük de olsa kıskançlık vardır ya geçtiğimiz hafta ben de bu kıskançlıktan yaşadım biraz… Hürriyet Gazetesi’nde yıllarca birlikte çalışma onuruna eriştiğim ustalarımdan Mehmet Karabel, Ege’de Son Söz internet sitesinde yayınlanmak üzere Urla Belediye Başkanı Selçuk Balkan ile bir söyleşi yaptı. Bu şahane söyleşiyi okuyunca kıskanmadım desem yalan olur. Ama şu var ki ‘Yiğidin hakkını yiğide vereceksin’ derler… Ben de öyle yapacağım ve bu söyleşiyi aynen yayınlayacağım. Mehmet Karabel ustaya saygıyla, Ege’de Son Söz Genel Yayın Yönetmeni Ender Aldanmaz’a da teşekkürlerimle…

* Sayın Başkan, Urla sevdası, başkanlık yarışı, seçim derken…

Bi’de baktık ki; “Bizim Urla, son yerel seçimin Türkiye rekortmeni… Sizden başka, “%70.51” alan başkan yok; bekliyor muydunuz, bu rekoru?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: (Gülümseyerek…) Aslında yüzde 80 bekliyordum; zaten hedefim buydu… Bizim için çok onur verici ama çok büyük de bir sorumluluk tabii… Bu rekordan sonra hayal kırıklığı yaşanamaz; başarı şart… Ben de şimdi herkese fıkra anlatıyorum… Diyorum ki, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde 10 tane aday adayı vardı, Urla’da ise 53 tane… Şimdi artık layık olma zamanı bu göreve… Urla’da halkın güvenini kazanmak çok önemlidir… Şimdi o rakamı arttırarak devam edeceğiz…

* Kimsenin bahsetmediği bir de “kayyum” dönemi vardı; değil mi?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: “Biz beş yılda 10 yıllık çalışmak zorundayız… Çünkü kaybettiğimiz kayyum döneminde Urla Belediyesi’ne Büyükşehir Belediyesi’nden neredeyse bir kürek asfalt gelmedi… Beş yıllık süreçte 10 yıllık çalışmak zorundayız… Hatta buna mecburuz.”

*Urla, beş yıl boyunca “öksüz” bir şehir mi oldu?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Mesela bir örnek vereyim. Bütün ilçe belediyeleri ikişer tane otobüs aldı; Urla Belediyesi almadı o günlerde… Kayyum zamanında Urla’da yolları kim kazdı? İzmir Gaz, Türk Telekom, Gediz, İZSU… Dördü de Urla Belediyesi’ne bağlı değil… Bir tek İZSU, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı… Zaten yapıyoruz onlara göre yaptığımız yerleri ama Gediz ve TEDAŞ’ın kazdığı yerler için, bana diyorlar ki, (Başkan yolları yapmıyor…) Kamu ihale kanununa göre, ihaleyi alan firma kazacak, hattı döşeyecek, dolgusunu yapacak, üst kaplamasını yapacak… Ben ihale kaleminde parasını müteahhidin aldığı işi yaparsam kamu zararı çıkmaz mı? Sayıştay müfettişi geldiği zaman bana demez mi, (Sen belediye kaynaklarıyla müteahhidin görevi olan işi yapıyorsun, hayırdır? Senin müteahhitle bir ilişkin mi var?) diye sormaz mı?

* Yüzde 100 sorar, ben de olsam ben de sorarım…

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Halk diyor ki, (Belediye yolları yapmıyor…) Yolları yapmak, o işi alan müteahhidin sorumluluğunda… Biz onları takip edip yapıyoruz ama kayyum döneminde bu işin kazı izni verilirken o yol kaplamasının bedelinin alınması lazım depozito olarak… Urla Belediyesi olarak her şeyi tespit ettik ve bu kurumlardan geri aldık bunları…

* Mimar oluşunuz; başkanlıkta avantajı peşinden getiriyor mu?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Şehircilik zaten imardan, çevre düzenlemesinden ve planlamadan ibaret…

* Yani kimse sizi kandıramaz…

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Beni kimse kandıramaz; çünkü mimarım… Neden? Çünkü şehir planlaması var, şehri imar etme işi var… Altyapı, kazı, inşaat, imalat, yapılaşma var. Çevre ve park düzenlemeleri var, peyzaj var… Mesela biz şimdi nisan ayında bir (Vizyon 2035) sunumu yapacağız… Yani, birinci beş yıllık, ikinci beş yıllık olmak üzere 10 yıllık süreçte Urla’nın geleceğiyle ilgili olması gereken projelerin bir sunumunu yapacağız… Yaklaşık 55 tane proje var çantamızda… Bu 55 projenin içinde yeni santral garajı var. Bunları dört başlık altında topladık… Bir, ulaşımla ve alt yapıyla ilgili olan kısımlar… İki, ekolojik olarak Urla’nın nefes alabilir yaşayan bir kent olmasıyla ilgili çalışma… Üç, sosyal belediyecilik ve refahla ilgili olan kısım… Ayrıca kültür merkezleri var, kent terminali var, kent meydanı ve kent girişlerinin düzenlemeleri var, Akpınar Deresi’nin düzenlemesi var… Önemli bir ayrıntı… Halk lokantası deyince, gidip yemek yenecek bir yer yapmıyoruz… Neden? Çünkü, adı önemli değil bir belediyenin halk lokantasına gittim; bi’de ne göreyim? Falanca bankanın müdürü yemek yiyor… Bunun adı, amacın dışına çıkmaktır…

* Yok artık, daha neler?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Halk lokantası yapalım; bütün belediye personeli orada yemek yer… Halk lokantası yapalım; bütün bankalarda çalışanlar orada yemek yer… Hatta, İZSU çalışanları bile orada yemek yer; yetmez… Kamudaki memurlar orada yemek yer ama sosyal anlamındaki halk lokantasının amacı sosyoekonomik olarak çok anlamlı olmalı… Karı – koca bir emekli maaşla yaşıyor.. Kimilerinin eşi yok, yalnız yaşıyor, gidip yemek pişiremiyor… Sefertası yapıyoruz, Urla Belediyesi logolu… İki öğün alma hakkı var… Sefertası Lokantası’na saat 11’de yemeğin geldiğini, akşam 16.00’ya kadar yemek sunumunun olduğunu bilecek… Dört çeşit yemek 50 lira… Yoğurdundan tatlısına kadar… Urla Kart var, entegre olduk… Otopark herkese 45 dakika ücretsiz… Şehit ve gazi aileleri, bizim URİT’lerimizden ücretsiz çay – kahve içecek… Bu arada kesinlikle lokantacı esnafına zarar vermeyeceğiz…

* Yani, hükümetin yapmadığı / yapamadığı işlere de talipsiniz?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Vatandaşın refahını arttırmak için hükümet elinden geleni yapmıyor; ekonomiyi düzeltmiyor… Emekli maaşına zam yapmıyor… Asgari ücret artmıyor… Onların yapmadığını biz yapacağız; açığı kapatacağız… Vatandaşın yanında olmak zorundayız…

* CHP, bunları yapmanızı istemeseydi?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Yapardık mutlaka…  Urla’da sosyoekonomik anlamda gerçekten güçlü insanlar var. Mesela orada askıda yemek olacak belki de… Zenginden alıp fakire vermenin yolu kimsenin gırtlağına sarılıp almak değil ki… Orada nasıl askıda ekmek varsa, askıda yemek de olabilir…

* Asıl Urla için yapmak istedikleriniz neler? Mesela yıldız projeniz nedir? Kalbinizden asıl ne geçiyor?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Urla için birinci yılda yapmak istediğimiz çok şey var da hani (Oynayamıyorum, yerim dar) derler ya… Aynen öyle bir durum yaşıyoruz… Gelir gelmez borç yükü altında aldığımız belediyeyi önce bir düze çıkarmak zorundaydık…

* Çok muydu, borcunuz?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: 250 milyon gibi borç vardı…

* Urla için büyük para; erittiniz mi?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Yani eritip çevirmeye çalışıyoruz. Ama şu ana kadar şeytan kulağına kurşun ödeyemediğimiz, geciktirdiğimiz bir tane maaş yok Allah’a şükür… Üstüne otuz tane araç aldık; tamamen kendi imkanlarımızla; 12 taksitle!

* Bütün bu anlattıklarınızın gölgesinde, halk arasında çok konuşulur… Şanslı olduğunuza inanıyor musunuz?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: İnanmak başarmanın yarısıdır… Ben başarılı olacağıma inanıyorum… (Gülerek) Boşuna mı Türkiye rekoru kırdık seçimde… Yine de sorumluluğumuz ağır… Bazı geceler uyuyamıyorum pek rahat…

* Şu sırada en çok neyi yapmak istiyorsunuz?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: En büyük hayalim sürdürülebilir ulaşım ağına kavuşmak… Narlıdere’ye gelen metronun İYTE’ye ulaşması… Avrupa kentlerinde olduğu gibi, yani Gülbahçe’deki terminal alanını hayata geçiriyoruz mesela şimdi, orada üniversitenin nüfusu şu an yaklaşık 15.000… Beş yıl sonra üniversitenin nüfusu 25.000 olacak; biz de inanılmaz derecede rahatlayacağız…

* Kim yapacak bunları?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Biz yapacağız… Muhtaç olduğumuz kudret, damarlarımızdaki asil kanda mevcut zaten… Ulaşım ağındaki en büyük hedefimiz; bölge, ecomobility dediğimiz bölge toplanma alanlarını oluşturup oradaki şarj istasyonları yaşayan yerleşke olarak terminaller oluşturacağız… Urla’nın girişinde, çıkışında, Zeytinalanı’nda bunları oluşturup, batıya açılan kapı şeklinde Gülbahçe Terminali planlayıp, Karaburun-Mordoğan’ın ulaşımını Gülbahçe’de kesmeyi düşünüyoruz… Sonra tramvayla devam edebilir. Yani Karaburun’dan çıkıp Karşıyaka’ya gitmek isteyen vatandaşımız gelip Gülbahçe terminalinde arabasını bırakıp şarja takıp, oradan tramvaya binip sadece bir aktarmayla yoluna devam edebilecek… Tramvayla Karşıyaka’ya gidebiliyor. Veya gelip Selçuk’a gitmek istiyorsan, Gülbahçe’den ya da Hastane Kavşağı’ndan tramvaya binip, Hilal’den aktarıp Selçuk’a gidebiliyorsunuz bir buçuk saatte… Bunlar ulaşılmaz şeyler değil…

* Bunları meclis üyesiyken mi düşündünüz mü?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Ciddi anlamda düşündüm; yani hayal ettiğim koltuğa geldim; öyle diyeyim yani… Kıvırmadan söylüyorum; evet, belediye başkanlığını hayal etmiştim…

* Her belediye başkanına sorulacak bir şey değildir ama, kentin anahtarını taşımak nasıl bir duygu?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Kentin anahtarını taşımak büyük bir onur… Bu göreve layık olmak için sürekli tetiktesiniz?

* Neden bu kadar huzursuzsunuz; yanlış yaparım diye mi?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Hayır; başarılı olmak için imkanlar kısıtlı. Para yok, krediler kapalı. Bir şeyler yapmanız lazım. Kendi imkanlarımızla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Sayıştay’ın bütün denetçilerinin gözü üzerimizde… Onu da geçtim; rakiplerimizin gözü üzerimizde… Mesela evde bakım hizmetleri binası yaptık. Urla’nın yaş ortalaması “58.7”… İnanılmaz derecede yaşlı nüfus var… Evde Bakım Hizmetleri Binası’nı Büyükşehir’e birlikte hayata geçirelim dedik… Binayı yapmak zorunda kaldım… Zeytinalanı Şirinkent Mahallesi’de bina var. Deniz Manzaralı’da büyük bir binamız var… URİT’in merkezini başka bir yere taşıyorum. Mesela orayı Yaşlı Bakım Merkezi’ne çeviriyorum şimdi… İnanılmaz derecede yaşlı nüfusumuz var… Karı/koca yaşıyorlar, birbirine yetemiyorlar… Onların eşyaları yıkanacak, evi temizlenecek, kişisel bakımları yapılacak… Orada iki doktor, iki kadın, iki erkek hemşire ve iki de kadın yardımcı personel ile beraber iki tane araç koyacağız… 58.7 yaş ortalaması olan bir ilçenin nüfusunun ne kadar yaşlı olduğunu tahmin edebilirsiniz…

* 58.7 yaş ortalaması ayaklarını sürüyerek yürüyen bir şehir haline getirmiyor mu sizi? Yani ağır hareket eden bir şehir olmuyor mu?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Ağır hareket eden şehir değil ama şöyle burada yaşayanların tamamı yani tamamı demeyeyim de büyük bir çoğunluğu hayatının geri kalan kısmını burada geçirmek üzere planlamış olan insanların oluştuğu bir yer. Burada tabii ki sosyo-ekonomik anlamda güçlü insanlar da var. Sosyo-kültürel anlamda güçlü insanlar, eğitimli insanlar da var. Emekli öğretmen, emekli doktor, emekli asker onlar da var. “Not in my backyard” dedikleri, benim arka bahçeme dokunma diyen bir kitle var… Bu da bir centrifikasyon oldu aslında. Kırsal soylulaştırma. Tarım arazileri sosyoekonomik anlamda güçlü insanlar tarafından satın alındı. Bunlar bu tarım arazilerini sitelere çevirdiler. 200’e yakın sitemiz oldu bu topraklarda… Altınköy’de bir tane yer yapılmak istiyor, 650 villa. Tamamı neredeyse orman. Hayır diyoruz tabii ki… Bu kadar yoğun yapılaşmaya izin veremeyiz… Urla’ya ihanet olur…

* Sayın Başkan, genç nüfusunuz belli bir yaşın üstündekilerine göre daha mı duyarsız?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Urla’nın genç nüfusu aslında nitelikli ve duyarlı… Zaten öyle olmasalar sivil toplum kuruşları bu denli aktif olmaz… Aslında tüm halk duyarlı. Burada rüzgar güllerine karşı, RES’lere karşı, taş ocaklarına karşı, Güneş Enerji Santraline karşıyız… Meseya Çeşmealtı’nda marina yapılmak istendi; bütün Urla ayağa kalktı… Dedik ki bir dakika, yani yapmayın demiyoruz. Komşu ilçemizde dört marina var… Yapın ama doğru yerde yapın…

* Takdir edersiniz ki, bizde de bir yapı var… Aklmıza takılanın üstüne üstüne gideriz; öyle değil mi?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Ederiz ama (Buraya liman yapılacak) demekle olmuyor… Halka rağmen bir şey yapılmaz…

* Böyle bir yaş grubuna sahip olan ilçede kendi projesini anlatabilmek zor değil mi bir başkan için?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Benim için zor değil; çünkü burada doğdum, burada büyüdüm… Eğitimimin tamamını Urla’da aldım… İki dönem meclis üyeliği yaptığım için. Hani hangi taşın altından hangi böcek çıkar? Çalıların arasında Hangi çalının içerisinde hangi tavşan, hangi tilki var? Ya da hangi çakal hangi dağda gezer, Urlalılar bilir…

* Urla’nın acil nelere ihtiyacı var?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Urlallar’ın duyarlı talepleri bizi mutlu ediyor… Yapımını sürdürdüğümüz 50 tane proje var… Evde Bakım Hizmetleri Destek Binası, Sefertası lokantası, iki tane kreş, yaşlı bakım merkezi, Urla’nın yeni terminal garajı, Akpınar deresinin rekreasyon alanına dönüşmesi, tabela kirliliğinin bitirilmesi… Hepsi sırada; tamamının üstesinden geleceğiz…

* Belediyedeki yoğunluk böyle devam ederse, herhalde ailenin hal ve gidişatını eşinize bıraktınız galiba?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Evet, bütün yük onun üzerinde. Ona girmeyelim, yoksa sınıfta kalırız…

* Eşiniz Pınar hanımefendi, ciddi bir yük taşıyor galiba?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Hem de nasıl… Ya şöyle zaten beş yıl boyunca Ankara’daydı, ODTÜ’de. Sonra İYTE’ye kendi üniversitesine geri geldi. O beş yıl boyunca zaten az görüşmüştük… Şimdi de siyasetten dolayı gecemiz gündüzümüz olmadığı için yine az görüşüyoruz. Çok fark eden bir şey yok aslında. O anlamda hani kendisi akademisyen, öğretim görevlisi…

* Hanginiz mimarlıkta daha yaratıcısınız?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Ben Çağdaş Türk Mimarisi’nde alternatif konut yapım teknolojileri üzerine yüksek lisans yaptım… Pınar da tarihi çevre koruma ile ilgili yüksek lisans ve doktora yaptı… Onun yaptığı eski tarihi kent merkezlerinin korunmasını sağlamaktı… İkimiz de alanlarımızda iyiyiz diyebilirim; fazla da bi’şi demeyeyim…

* Bence, (Hayat arkadaşım beni meslekte katlar diyebilirdiniz) ama diyemiyorsunuz hissettiğim kadarıyla…

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Şimdi diyemiyorum… Bu konuya girmeyelim Mehmet abi rica ediyorum; sınıfta kalırım yoksa…

* Başkanım, Urla için (Tatilcilerin yarattığı ilçe) demeyeceksiniz herhalde?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Urla, gelişmekte olan %68’i orman, 215 km.  deniz kıyısına sahip, Urla Yarımadası’nın İzmir Anakara’sına bağlandığı noktada bulunan, şehre ulaşımı çok yakın, içinden Tren Stav’ın geçtiği çok özel bir yer. Kaz Dağları’ndan sonra oksijen derecesinin Türkiye’de en yüksek olduğu ikinci bölge…

* Urla’nın şarapları da dillere destan, öyle değil mi?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Özellikle 2010 yılında Selçuk Karaosmanoğlu’nun başlattığı atçılık, yatçılık, şarapçılık mottosuyla çıktığı yolda Sibel Uyar başkanımızın yarattığı Enginar Festivali’yle tanınırlığı ve bilinirliği artan bir Urla ile gurur duyuyoruz… Ayrıca, Bağ Yolu Rotası, Zeytin Rotası ve Kültür Rotası’yla daha görünür kılmak istediğimiz güzel bu ilçe hepimizin gururu… 10 tane Michelin yıldızlı restoranımız ve tabii ki 12 de şaraphanemiz var…

* Sizi en çok Sibel Hanım mı etkiledi başkanlık yolunda?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Beni etkileyen İzmir’de şu an iki belediye başkanı var…

* Durun, tahmin edeyim Başkanım… Biri Bülent Baratalı, di’mi?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Bülent Baratalı. Aziz Kocaoğlu… İkisi de doğru kararlar vermiş. İkisi de kenti için kendini feda etmiş. İkisi de yaptığı işlerle tarihe adını geçirmiş. İzmir özelinde konuşuyorum…

Bülent Baratalı’nın Urla için yaptıkları çok önemli… Mesela iki tane doğal afetle karşı karşıyayız… Birisi deprem; diğeri orman yangını… Neden yangın? Çünkü, yüzde 68’i orman olan bir kent burası… Bülent Baratalı’nın zamanında yapmış olduğu imar planlarında Urla’yı iki katta tutması suretiyle yırtmış durumdayız… Biz de bütün yaptığımız planlarda iki kattan fazla vermiyoruz…

* Her belediye başkanının birinci dönemi bitmeye yakın hafiften içi karıncalaşır… Urla için ikinci dönemi istiyor musunuz? Yoksa aklınız kalbiniz, gözünüz başka bir kenti yönetmek mi?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Urla’nın dışında başka hiçbir hedefim yok…

* O zaman ikinci dönem için ne diyeceksiniz?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Bana göre belediye başkanlarının ikinci dönem istemeleri son derece doğal buluyorum ancak ne kadar başarılı olduğu ya da halktan ne kadar kopuk olup / olmadığı belirlenmeli… Hepsinden önemlisi, vatandaş (Bize seçimden, seçime gelmeyin…) derse ne yapacağız?

* Ama bu çok yerleşik bir olaydır…

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Tabii ki var da şöyle bir durum da var. Halkla iletişimden bahsediyorum… Halkın isteklerinden haberi olmayan, kendilerinin isteklerini öncelik sırasına göre oluşturup kendine bir vizyon planı yapmayan belediye başkanları zaten başarılı olamazlar. Eğer ben başarılıysam ve kendimi başarılı görüyorsam, bu göreve layık görüyorsam tekrar aday olurum…

* Birinci yıl bitiyor; başarılı mısınız? 10 üzerinden kendinize kaç puan verirsiniz?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Dokuz verirdim…

* O bir puanı nereye ayırdınız?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Kendi notumu şu nedenle kırıyorum, risk almıyorum. Şimdiki aklım olsaydı biraz daha risk alır, daha fazla iş yapmak için gayret ederdim ama bu yapmayacağım anlamına gelmiyor…

* Neler yaptınız Başkanım?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Yani risk aldık, 30 tane araba aldık. 12 taksit, 4 tanesini ödedik. Demek ki yapabiliyormuşuz. Yani tabii ki silkelemeler, üzerimize yaratılan psikolojik baskı, doğru hareket etme ve doğru yönetme isteği ve baskısı bizi birazcık köşeye sıkıştırsa da biz daha cesur olup daha iyi yatırımlar yapabiliriz. Şimdiye kadar ne yaptık diye sorarsanız, elimizde iki tane kreş, bir tane evde sağlık hizmetleri binası projesi var. Terminal binasının olduğu yerin on sekizini bitirdik. Parselizasyon projesini yapıyoruz, yeni kent merkezini planlıyoruz. Tabii ki şu an gözükmüyor yaptıklarımız ama dokuz aylık zamanda. Sefertası lokantası var. 30 tane araç aldık. Yani belediye personelinin Allah’a şükür şimdiye kadar ödeyemediğimiz bir maaşı bile yok. Hiç yarım maaş ödemedik. Hep tam ödedik. Bunlar 9 aylık süreçte bence 10 üzerinden 9 alır. Tabii bunu siz takdir edersiniz…

* Genç başkanlar her şeyi yapmak ister; öyle değil mi?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: İnsanın kendi kendine not vermesi bence doğru değil. Bırakalım halk notu versin. Ama inanıyorum ki halk buradaki çabayı, buradaki eforu görüyor ve biz de bunun geri dönüşlerini alıyoruz. Tabii ki eleştiriler var, eksiklerimiz var ama anlatamadığımız en büyük konu şu, yolları biz kazmıyoruz, Yolları biz bozmuyoruz. Kanuna göre üst kaplaması müteahhide parası verilmiş. Ben niye belediye kaynağından gidip o yolu yapayım? Gediz’in müteahhitlerinin yapmadığı, unuttuğu, belediyeye bıraktığı işlerin 16 milyon liralık geri dönüşünü aldık biz…

* Parayı almadınız ama; değil mi?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Aldım. Çatır çatır aldım. Şimdi on beş daha alacağım. Neden? Kazmışlar gitmişler. Kazmışlar gitmişler. Ben nasıl yapayım? Ben maaşlardan doğan farkları yatırmak için para biriktirirken SSK altı aylık geri dönük benden SSK’ları kesti 22 milyon lira hesaptan. Girmiyorum bunlara. Kavga etmemek için girmiyorum.

* Sayın Başkan vatandaşı ikiye ayırmaktan yana değilim. Hiçbir zaman da olmaz. Ama bu tip bir cennet ilçede denizi, doğası, havasıyla ilgili bir kendi nüfusu var, kalıcı nüfusu. Örneğin sizin gibi. Babadan dededen gelen diyorlar. Bir de yazın gelenler var. Yazın gelenlerden şikayetiniz var mı?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Normalde Urla’nın nüfusu 80 bin kayıtlı. Ama yaşayan 100 binin üstünde. 120 bin, 110 bin falan. Neden? Herkesin çünkü ikinci ikametgahı burada, İzmir’de de evi var. Artı, artı, yazın bu nüfus ikiye katılıyor. Ama hem tabii ki Çeşmaltı, İskele, Kalabak, Özbek, Gülbahçe, Yağcılar gibi bölgelerde, sayfiye bölgelerinde özellikle yazlık sitelerin çok olduğu bölgelerde dolluluk oranı yazın tabii ki full, %100’e ulaşıyor. Gelen insanların ihtiyaçları oluyor. Bunlara karşılık vermek gerekiyor. Siz 80 bin kişilik devletten pay alıp yazın 240 bin kişinin çöpünü toplayıp, sokağını temizleyip yolunu yaparsanız zorlanırsınız.

* Formül ne; peki?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Formül, buradaki kayıtlı nüfusu artırmamız lazım bir. Geliri artırmak için. Bir ikincisi de yani emanet ata binen çabuk inermiş derler ya hani kiralık araçlarla bugüne kadar iş yapılmış…

* Siz ilçeyi mi büyütmeye çalışıyorsunuz?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Hayır, hayır… İlçede yaşayan, kayıtlı nüfus 80 bin ya aslında bu nüfus 110 bin… Biz ikametleri buraya almak istiyoruz ki bizim aldığımız pay büyüsün İller Bankası’ndan… Mesela örnek vereyim; 44 milyon lira maaş ödemesi var gelen pay 20 milyon lira. Ben her ay 20 milyon biriktirmek zorundayım. Bu inanılmaz derecede sürdürülebilir bir durum değil yani. Nasıl yatırım yapacağım ben? Nasıl park yapacağım? Nasıl yol yapacağım?

* Urla’nın dokusu bozuluyor diyorlar; doğru mu?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Urla’nın dokusu bozulmuyor ama biz gerekli kırsal koruma planını yapmazsak bozulacak; planlamadan, koruyamayız…

* Tehlikenin işareti ne?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Tehlikenin işareti; plansız yapılaşma, kısıtlanmamış yapılaşma. Bir şehir düşünün. Herkes keşke burada yaşasam diyor… Ama o kadar yüksek ki rayiçler ve konut fiyatları, alternatiflere bakılıyor. Hobi bahçeleri, Tiny House’lar, tarım arazilerinde ufak tefek yerleşke yapmalar. İnsanlar yan yana arıyor bu sefer bu da ciddi bir konut planı yapmamız gerekiyor. Yani üç dönüm tarlanınız var, imar hakkınız yok. Ne yaparsınız? Kaçak yaparsınız, Tiny House koyarsınız. Verelim ama sınırlı verelim. 70 metrekare senin hakkın.

* Çok konuşulan bir “silkeleme” eylemi var… Bu silkeleme sizi ne kadar etkiledi?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Elimizde olanı, geçmişten gelen borçları bir kısmını ödemeye, yapılandırmaya gitti. Elimizi kolumuzu bağladı birazcık. Yani kaynağından kesintiler oluyor. Biz Urla halkı için kullanacağımız ödeneği eskiden gelen borçlar için ödemek zorundayız. Devlete  kızmıyorum. Neden kızmıyorum? Küresel ekonomik kriz ve pandemiden sonra devlet de çıkmaza girdi.

* Ama siz aynı zamanda bir siyasetçisiniz.

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Ben ağlamak sızlamak için belediye başkanı olmadım. Başarılı olmam lazım… Biz bu göreve talip olduk. Ağlamayacağız, sızlamayacağız, ödeyeceğiz, başarılı olacağız. Net. Yapacak bir şey yok… Cemil Başkanımız da sağ olsun bizlere her zaman destek oluyor… Benim tek mottom var; (Allah bana kul hakkı yedirmesin) Tek derdim bu… Ben burada kimsenin hakkını kimseye geçirmeden bu makamı yönetmek istiyorum ve teslim etmek istiyorum. Hani Urla için gerçekten güzel bir iş yapacağız. Çok iyi işler yapacağım. Eser yaratacağım ve gideceğim. Bu kadar.

* Muhtar babanızın size öğüdü nedir?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Hep şunu söyler: (Aman çocuğum dikkat et dedi. İki kere düşün. Bizim yüzümüzü kara çıkarma…) Hatta en başında (Ne işin var belediye başkanlığın da sen de işine bak) demişti…

* Eşiniz Pınar Hanım’ın, işinize karıştığı oluyor mu ya da tavsiyeleri?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Ben siyaseten anlamam diyor o kadar… Arada sırada sadece önerileri olabiliyor…

* Bir tanesini bana söyler misiniz?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Eve erken gel; çocuklarına zaman ayır. En büyük önerisi bu. Başka önerisi yok…

* Eşinizden borç istediğiniz olur mu; kim kimden borç ister?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Ben ondan isterim genelde… Gerçekleri söylemek gerekirse yani evin yönetimi onda ama tabii maddi olarak hani bir doktora öğretim üyesi maaşıyla ev geçindirilebilecek durumda değil tabii ki şu an… Yani çocukların okul masrafı bende. İşte atıyorum, servis masrafı, yemek masrafları bende. Hani evle ilgili ekonomiyi kendisi yönetiyor. Ara sıra ben destek oluyorum tabii ki… Ama beni eşim yönetmiyor, onu söyleyeyim. Hayır, ben biraz evden kopuğum.

* Neden?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Evden kopuğum. Çocuklarıma vakit ayıramıyorum. Eve geç gidiyorum, çok ağır. Sabah evden çıkıyorum saat 06.30’da, gece eve giriyorum 11 – 12’de. Çocukları cumartesi, pazar görüyorum sadece kahvaltıda. Gece onları öpüyorum, yatıyorum. Sabah öpüyorum, çıkıyorum… Eşim diyor ki; (Kızının sana ihtiyacı var. Rol model olacaksın ona… Baba kız günü yapman lazım…) Tabii ciddi telkinler oluyor ama Urla; Karşıyaka Konak gibi değil… 15 tane köy var. Akşam kahvelere gidiyorsun, insanlarla görüşüyorsun, toplantılar yapıyorsun, yemekler yeniyor. Otuz yedi tane mahalle var. Sekiz beş çalışmakla ne belediye başkanlığı yapılır ne yöneticilik yapılır…

* Sayın Başkan sizi yordum ama bu soruya cevap vermenizde yarar var? Cumhuriyet Halk Partisi’nin çatı katında baktığınızda dört ay öncesine bakıldığında iki ismin cumhurbaşkanı aday adayı olarak ortalığa yayıldı. Bunu çatı da kabul etti. Özgür Bey de okey dedi. İki tane cumhurbaşkanı adayı var. Daha doğrusu aday adayı var. İmamoğlu’nun yasal sıkıntıları var ama şu dünkü ve evvelsi günkü konuşmaları ve şiddeti gördüğümüzde, yani kaliteli bir şiddetten bahsediyorum söylem ve hatip olarak. Belki söyleyemeyebilirsiniz ama Cumhuriyet Halk Partisi’den çıkacaksa bir cumhurbaşkanı adayı o kim olur?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Cumhuriyet Halk Partisi’nin adayı kim olmalı çıkacaksa? Birincisi Ekrem İmamoğlu, ikincisi Mansur Yavaş.

* Bir isim kalırsa sizin kalbinizden kime geçiyor?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Cumhuriyet Halk Partisi 23 Mart’ta ön seçimi yapıyor. Ön seçiminin adayı İmamoğlu. Şimdi biz önseçimle aday belirleyip demokrasiye bu kadar önem veriyorken diğer partilerin de bunu yapması gerektiğini vatandaşın bir kamuoyu baskısı olmalı bence. Diğer partilerin de Cumhurbaşkanı adayının kim olması gerektiği bence ön seçimle belirlenmeli. Bence tabii…

* Bunu hükümeti oluşturan partinin içinde görmek mümkün mü?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Şimdi ben parti ismi vermedim ama şu var, tek başına karar vermeyen bir partinin içindeyiz şu an. Partimizin içinde kimse tek başına karar vermiyor. Nasıl ki kentimizin geleceğini birlikte inşaa ediyoruz diye biz söylemde bulunup, paneller yapıp, vizyonumuzu bile belirlerken hem non-governmental, hem governmental olan, yönetimde söz sahibi olan kişilerden, muhtarlardan, STK’lardan, halktan, toplum yönetimlerinden, sivil toplum yöneticilerinden görüş aldıysak, partinin içerisinde de aday belirlerken örgüte soruluyor. Örgüt aday belirliyor. Şu an aday Ekrem İmamoğlu. Benim onun dışında bir isim vermem doğru olmaz. Örgüt terbiyemize yakışmaz bir kere. Ama şöyle bir durum var. Genel başkanımız çok güzel söyledi. Çiftçiye “Al ananı git” diyen bir aday değil, çiftçinin bütün sorunlarını bilen; yatta metresiyle gezene ucuz mazot veren değil, toprağa alın teriyle toprağa sulayan çiftçiye ucuz mazot verecek Cumhurbaşkanı adayı arıyoruz. Yani bizim arayacağımız Cumhurbaşkanı adayı halktan kopuk olmayacak…

* Aslında kim olmalı CHP’nin adayı?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Cumhuriyet Halk Partisi’nin Cumhurbaşkanı adayı, partimiz ön seçimle ya da belli bir yol haritasıyla bunu belirleyecekse biz onun arkasında olacağız mutlaka… Ama, size diyemem şu olsun diye. İkisi de Cumhurbaşkanı adayı olur. Ve kim olursa olsun biz arkasında oluruz. Ha onun dışındaki alternatifleri söylemek bizim haddimize ve yetkimize değil. Ama Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu bu partinin Cumhurbaşkanı adayı olabilecek iki tane başarılı Büyükşehir Belediye Başkanımızdır. İkisi de olur. Hani birini birinciye, birinci ikinci sıraya koysam diyemem size bu birinci bu ikinci olur diye. Ama şu an tabii ki bir ön seçim var… İktidara bu kadar yaklaşmışken ve yerel seçimlerde Türkiye’nin birinci partisi olmuşken ben Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir sonraki genel seçimde Türkiye’nin birinci partisi olacağına inanıyorum… Bu da yerel yönetimlerin başarısından geçiyor. Ve bu bizim çocuklarımıza olan borcumuz aslında. Sizi eğer başarılı görmezse halk size inanmaz. Yerel seçimde biz birinci olduk. Yerel seçimin birinci partisi Cumhuriyet Halk Partisi. Biz bu seçilen belediye başkanlarından bir tanesiyiz. Biz başarılı olmazsak Urla halkı genel seçimde başka bir Cumhuriyet Halk Partili’ye oy verir mi?

* 159 yaşındaki Urla Belediyesi’nin önümüzdeki süreçte nasıl bir görüntüsü olacak ve siz Urla’yı nereye taşıyacaksınız?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Bizim tek amacımız Urla’yı koruyarak geliştirmek. Denizini, tarım alanlarını, ormanını ve kültürünü gözümüz gibi koruyacağız… Bir farkla: Urla’nın Bodrum ve Çeşme olmasını istemiyoruz… Taşımayacağımız yeri söyleyeyim…

* Yani, Urla’nın kimilerinin dediği gibi “bozulmasını istemiyorsunuz” doğru mu?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Kesinlikle evet…

* Şakacıktan da olsa; Çeşme’den taş atmazlar mı?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Atsınlar. Sorun yok. O da bizim kardeşimiz. O da başarılı olsun. Ama Çeşme nasıl ki beş yıldızlı otellerin olduğu bir tatil beldesiyse Urla’da şu an bir tane bile beş yıldızlı otel yok… Olmasın zaten… Butik otellerinin olduğu, dışarıya dönük, daha sürdürülebilir bir turizmin olduğu, insanların buraya gelip kültürünü, doğasını, gastronomisini yaşayabildiği bir yer olsun istiyoruz… Urla aslında yıllarca içinden geçilen bir yerdi; sonradan fark edildi… Çeşme’nin gölgesinde kalmıştı. Yeni yeni fark edilmeye başlandı… Yani Urla’nın doğasını, denizini, tarım alanlarını korumak, Urla’nın kültürünü gelecek nesillere aktarmak bizim en büyük görevimiz ve hedefimiz… Biz Urla bozulsun istemiyoruz; sadece o kadar… Tek derdimiz bu…

* Çeşme, Urla’nın önüne nasıl geçti? Gece hayatı, eğlence, festivaller mi? Oysa; bu kentte Çeşme’de olmayan bir kent hayatı var… Size göre de böyle değil mi başkanım?

BAŞKAN SELÇUK BALKAN: Burası yazlık bir şehir değil; burası sürekli yaşayan bir kent… Daha yaşanabilir olması için, bizim mutlaka acil bir kırsal koruma planı yapmamız lazım… Biz bu kırsalı korumazsak mesela (Urla’daki köyler nasıl olmasın!) derseniz, (Kuşçular Köyü gibi olmasın) derim mesela… Son sözüm şudur: Urla’nın yaşanabilir olması Urla’nın tarımının, denizinin, doğasının ve ormanlarının korunmasıyla ancak olur… Başka hiçbir şansımız yok…

Kategori :
GenelaGündemaSiyaset

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir