Gelişmeliyiz!

Yazar :

Gözde Molla yazdı

Bu köşeyi yazmakta oldukça zorlandım. En başta partilerin hepsinin boş olduğunu kimsenin bir yere gelmesinin bir anlam ifade etmediğini, her tarafın kötü olduğuna dair bir şeyler yazmıştım. Tüm partileri tamamlayamadan içime sinmedi ve yarıda kapadım.

Sonra özgürlük ve sıkışmışlık üzerine yazacaktım. Aslında hiçbirimizin özgür olmadığına: Her birimizin özgürlüğü başkalarının özgürlüğüne bağlı olduğuna bunun da adının özgürlük olmaması gerektiğine ve belki aslında kuşlar da özgür oldukları için değil mecbur oldukları için uçtuklarına…

Bir diğer açtığım sayfa da cenin olduğumuzu varsaydığımızda aslında etrafımızın duvarlarla çevrili olduğuna, çıktığımızda ise hayatımız daha güzelleşse de zorlaştığı ve görünmez duvarların hayatımıza eşlik ettiğiyle alakalıydı. Ve son aşamasında da umarım sonraki hayatımızda duvarlar bu kadar kalın olmaza bağlayacaktım.

Sonra gazetecilik benim için ne anlam ifade ediyorumsu bir şeyler yazmayı düşündüm. Neyse hepsini yazmaktan vazgeçtim. Bir sürü Word belgesi açıldı, yazıldı, kaydedildi ve kapandı.

Şu an yazmakta olduğum şey ise Urla ile alakalı. Sadece Urla’da kalarak bir insan kendini ne kadar geliştirebilir? Kendini geliştirdiği şeyi ne kadar uygulayabilir?

İlk olarak “Bir insan kendisini nasıl geliştirebilir?” ona bakalım.

Kitap okuması gerekir. Seyahat etmesi gerekir. Araştırmacı, gözlemci olması gerekir. Meraklı olması gerekir. Film izlemesi gerekir. Farklı farklı birçok insanla muhabbet etmesi gerekir. Bunların hepsini yeterince yapmakla birlikte mesleki açıdan tek bir dala yönelmesi gerekir. Mesleki açıdan sektörün en iyileri kimse onlarla vakit geçirmesi, işi onlardan öğrenmesi gerekir.

Tüm bunları yapmanın Urla ile değil biraz da maddiyat ile ilgisi var. Neredeyse 100 TL’den aşağı kitap yok. Kitap kurdu olan bir çocuk nasıl okuyacak yeni güzel kitapları? Seyahat etmek! Çok zor. Bir öğün yemeğin parası 200 TL oldu. Otobüs bileti 400-400 olsa daha şimdiden 1000 yaptı zaten. Konaklama falan hesaplamıyorum bile.

Filmleri de evde izleriz tabii ama dışarıda söyleşili film izlemek istiyoruz. Urla’daki ilk söyleşili film gösterimi Urla Dam’da yapılacak. Daha yeni. Yani öyle bir mekan bile yeni oluşturuldu. Farklı farklı insanlarla muhabbet edebilmek insanın kendi elinde olan bir şey. Ailesi kimseyle tanışmasa bile bir gencin ya da çocuğun denize gittiğinde birileriyle konuşması mümkün. Tabii burada iş kendine düşüyor.

Mesleki açıdan tek bir dala yönelmek zaten yeterince zor. Bir sürü meslek var. Bunlardan para kazanabildiğin meslekler zaten sayılı. “Hangisini seçeceğim? Para için sevmediğim bir işi yapabilir miyim? Ya da sevdiğim bir işten çok çalışarak iyi gelir elde edebilir miyim? Ya da iyi gelir elde etsem bile sevmeme rağmen hayatımı mesleğime adamak istiyor muyum?” soruları zaten yeterince ağır sorular. Yirmili yaşlarda tüm hayatının yükünü kendine yüklediğin cevaplar vermek zorunda kalıyor insan. Tüm bunları cevapladıktan sonra sektörün en iyisini bulmak lazım.

İthalatla, ihracatla uğraşan kaç holding var? Değil Urla’da, İzmir’de bile sayılıdır. Urla’da kaç kişi var Türkiye’de sayılı olan? Yani kaç tamircimize, kaç şefimize ya da kaç mimarımıza Türkiye’de en iyisi diyebiliyoruz? Bilmiyorum. Emekli ve iyi olması yetmez çalışır halde iyi olması lazım ki biz bir şeyler öğrenebilelim işe dair.

Sektörlerin hepsinin ‘maden hariç’ ana yeri İstanbul. Evet herkes geliyor Urla’ya. Ama tatile. Burası iş yeri değil kimse için. Geliyor bir süre takılıp gidiyorlar.

Urlalılara gelirsek: bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar kişi dışında kaç kişi kendisini kanıtlamış? İşini sadece Urla’da değil de her yerde yapıyor? Benim Urla’nın zenginlerinden diyebileceğim birkaç kişinin bile maksimum sanayide birkaç dükkanı var.

Yaşamak istediğim hayat bu değil. İleriye dönük planlarım sanayideki birkaç dükkandan ibaret değil. Daha doğrusu benim için başarı bu değil. O kişilerin parayı harcama konusunda da bilgi eksikliği olduğunu sanıyorum. Hayat sadece çok çalışıp çok para kazanıp evinde oturup akşam yemeğini yemek değil. Olmamalı bence. En ucuz çay on TL oldu diye çay içmeyenler var. (Parası olmayanları kastetmiyorum.) Çay bu her gün içiyoruz evde diyor. Karısına bir kere dışarıda çay ısmarlamamış ama zenginmiş! Pinti insan sevemiyorum.

Neyse her şey çok güzel, genç kendini geliştirdi. Donattı ve Urla’ya geldi. Eee? Sonra ne olacak? En iyi herhangi bir meslek sahibi olsun. Eee? Daha iyisi İstanbul’da. Belki kendisi daha iyi İstanbul’dakinden ama bunu Urla’dan kanıtlayamaz. Sahada olmak şart. Her konuda, her işte. En iyi inşaat mühendisi ol ama sadece Urla’da çalış. Namını duyurabilirsin gerçi ama o kadar, daha büyük oynayamazsın küçük bir yerde kaldıkça. Diyeceğim o ki! Dünya insanı olmak istiyorsak eğer Urla ile sınırlı kalırsak dünya değil Türkiye insanı bile olamayız. Biz ne kadar gelişirsek Urla da o kadar gelişir. Kendimizi geliştirdiğimiz, çapımızın büyüdüğü günlere.

Kategori :
GenelaGündemaSiyaset

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir