Merhabalar, güzel Urla’nın güzel insanları… Beni pek çoğunuz tanıyor ama gene de kendimden biraz bahsetmek isterim. 45 yıldır Urla’dayım, Urlalıyım, köklerim İzmir’in Ödemiş ilçesine dayanır. İzmir doğumluyum. Urlalı bir esnafım, emekliyim, emekçiyim, siyasetçiyim.

Biraz da emekli bir esnafın gözüyle ülkemizi ve Urla’mızı görmenizi istiyorum… Şöyle kahve tadında bir sohbet iyi olmaz mı?
Bu fırsatı bana verdiği için, Urla Haber’e ve Mustafa Özbesler’e teşekkür etmek isterim.
Dışarıdan gelen birinin gözüyle bakıldığında Urla’mız sessiz sakin yaşanabilir bir kent.
Büyük şehre yakın, havaalanına yakın, doğası fazla bozulmamış (!) yaşanası bir ilçe görünümünde. Sosyal faaliyetleri çok, emeklisi zaten çok. Festival cenneti, eğlence için sanatı olmayan, sanat sokağı var, Çeşmealtı ve İskele’deki mekanlar ister günübirlik ister uzun zaman geçirebileceğiniz oteller, kumsallar, kafeteryalar.
Güzel koylarından Urla’nın mesire yerlerinden, güzel vakit geçirilecek yerlerden bahsedelim. Biraz içimiz güzelleşsin, içimiz rahatlasın şu ekonomik şartlarda koşullarda derken…
Urla’da belediye meclisi toplantısında meclistekiler birbirlerini yiyorlar diye bir haber görüyorum. Fesuphanallah… Tamamı CHP neredeyse… 2 tane AK Partili meclis üyesi var. Neyi paylaşamıyoruz anlamış değilim…
Sizin ülkede olan bitenlerden Esenyurt’taki kayyumdan, kayyumlardan, çocuk katili Apo’dan size ne?
Bunları konuşulacaksa gidin Arasta’ya söyleyin şöyle köpüklü bir Türk kahvesi, enine boyuna ülkeyi kurtarın…
Söyleyen kadar dinleyen de kabahatlidir
Siz Urla’nın Belediye Meclis üyelerisiniz… Belediye meclis salonunda sizi ilgilendiren Urla Belediyesi sınırları içerisindeki halkın refahı, huzuru, sosyal faaliyetleri, temizliği değil mi? Siz Urla ile ilgilenin. Rahat mı batıyor?
Ama mecbur, çare yok… İlla ki genel siyasete burnumuzu sokacağız. Rahatımızı kaçıracağız.
Yeni kayyumdan kurtulmuş iken, yeni genç, dinamik bir başkanımız görevinin başındayken, 8 ayda anca oturduğu koltuğa alışıp kayyumun izlerini silmeye çalışırken, iyi işler yapmak için planlar yaparken, sen gel meclise bomba koy. Bu nedir arkadaş? Aklınızı başınıza alın lütfen.
Ülke siyaseti kim siz kimsiniz… Sizi kim dinler? Birbirinizi kırıp durmayın, başınız derde girecek, sonra söylemedi demeyin, Urla zarar görecek.
İster istemez siyasete giriliyor işte. Bütün kahvelerde, sanayideki dükkanlarda, iş yerlerinde pek çok yerde, evlerde bile 3 kişi bir araya geldiğinde mecburen bir şekilde ekonomiye dönüyor siyasete dönüyor konu.
Sebebi de belli; Geçim sıkıntısı, ekonominin bozukluğu, işsizlik, açlık sınırına yakın maaşlar…
Ama bunlar bir haftadır rafa kaldırıldı. Apo’nun meclise gelip konuşmasıyla ilgili beyandan sonra ortalık karıştı. Ana muhalefet partisi cevaben el yükseltti.
Devlet kurmaya çağırdı.
Farklı bayraklar, farklı kimlikler, farklı devletlerden bahsetti.
Halbuki. Susup konuşmasa ‘gülüyorum hallerinize’ dese oy kaybetmeyecekti. Şu andaki anketlerde 15 gün içinde oy kaybetmiş görünüyor.
Yaktın CHP’yi Özgür Bey, anketlere bakınca anlarsınız. Yani CHP kimin değirmenine su taşıdığı belli değil. Muhalefet yapacağım diye bir çuval inciri berbat etti.
Bu işten en karlı çıkan diğer küçük muhalefet partileri oldu. Zafer Partisi Genel Başkanı sesini duyurabildiği kadar söyledi…
Asıl cevabı Meclis’te grubu olan İyi Parti’nin Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu verdi. Esnaf ağzıyla söylemek gerekirse ‘aldı sazı eline verdiği coşkuyu’ haklı mıydı? Yüzde 100 haklıydı. Bu ülkede yaşayan insanların çok büyük bir oranı Atatürkçü ve Türk milliyetçisi. Bu milliyetçi söylemlerle de Müsavat Başkan halkın yüreğinden, gönlünden geçenleri bağıra çağıra Meclis kürsüsünden haykırdı. ‘Kendinize gelin’ dedi. Haklı da ve bu tartışılmaz haklılığının karşılığında da yüzde 3-4 olan oyunu 8’lere kadar yükseltti.
Arkasından kayyum meselesi çıktı. Biz 5 yıl önce de kayyumu yaşadık. İlk defa yaşamıyoruz ki… Esenyurt’taki kayyum meselesinden dolayı ortalık birbirine girdi. Yani 5 yıl önce Urla’da biz…
İçinde yaşadığımız kayyum şartlarını biliyoruz, sen koskoca 100 yıllık bir partisin, niye adayların ona göre seçmiyorsun, neden tedbir almıyorsun?
Meclis üyeleri belediye meclisine, belediyeye giremiyorlarmış… 5 yıl önce de görmüştük biz bu senaryoyu, biliyoruz çaresini de… Bunun da çaresi basitti, belliydi… Peki ne yapılması gerekiyor?
Belediye Başkanı görevinden istifa eder…
Bu suçu kabullenmekmiş…
Peki şimdi tutuklandı. İstifa etmiş olsaydı belediye meclisi içinden bir üyesini belediye başkanı seçer ve yoluna devam ederdi.
Kanun bu kadar açık ve net ama sen kayyum atanmasıyla ilgili belediye başkanının tutuklandıktan sonra (hayır benim belediye başkanım masum aklanacak) diye tutturursan, istifa ettirmez isen Urla’da olduğu gibi mahkeme sürecinde ki bu muhtemelen 5 yıl sürecek, bir dahaki yerel seçime kadar sürecek, o arada belediye başkanı tutuklu da olsa maaşını alacak, kayyum maaşını alacak ama halkın iradesiyle seçilen bir meclis ve başkanı olmayacak…
Cumhuriyet’ten bahsedeceğiz öyle mi?
Gerçekten Cumhuriyet’te yaşamak istiyor muyuz? sorusunu sormamız gerekiyor. Çocuklara yapılan istismarın konuşulmadığı, kadına şiddetin konuşulmadığı, binlerce ağacın kesilmesi, kesilip katledilmesinin konuşulmadığı, vergi yükü yüzünden ezilen küçük esnafın, vergi borçları silinen büyük firmaların konuşulmadığı, geçinemeyen aç yatan emekliyi, emekçinin konuşulmadığı bir meclis istiyor muyuz? Kısacası gerçekten Cumhuriyet istiyor muyuz?
Peki biz bu duruma nasıl geldik?
Önce bir hikaye anlatalım
Hindistan’da filleri evcilleştirmek için ilginç bir yöntem kullanılır.
Ormanda yere filin içine düşebileceği büyüklükte bir çukur kazılır ve üzeri dallarla örtülür.
Fil gelip dallara bastığında çukurun içine düşer. Ama şanssızlığı bununla bitmez. Fil avcıları yüzlerini de kapatan tümüyle simsiyah giysiler içinde, ellerinde sopalarla gelip fili bir de eşek sudan gelinceye kadar döverler. Hayvan yediği sopalardan, çukura düşmesi nedeniyle yaşadığı acıdan ve korkudan hayatında görmediği bir bunalım yaşar birkaç saat içinde.
Sonra aynı avcılar ağaçların arkasına gider ve üzerlerindeki siyah elbiseleri tümüyle çıkarıp, baştan aşağı beyaz elbiselerle, ellerinde çeşit çeşit meyve sepetleriyle geri gelirler. Fili besler, yaralarına pansuman yaparlar, onu düştüğü çukurdan çıkarırlar. Fil bu beyaz giysili kurtarıcılarının ona gösterdiği karşılıksız sevgi ve ilgiden dolayı o kadar minnettar kalır ki o andan itibaren her istediklerini yapar ve sözlerinden çıkmaz. Onların kendisini az önce döven siyah giysili adamlar olabileceği aklına dahi gelmez. Filimiz artık evcilleştirilmiştir.
Bizim durumumuzda böyle işte.
Peki biz bu işten nasıl kurtulacağız? Kime güveneceğiz? Artık insanlar siyasetçiye, politikacıya güvenemiyor. Yeni kurulan partiler var. Yeni kurulan parti muhalefet partisi olur, muhalefet yapar iktidara ama daha kurulurken hasım değilim ben diyor kurucu başkanları. Eee hasmı değilsin, o zaman hısım mısın iktidar partisine.
Cumhurbaşkanı seçilebilecek olan partiye bakıyorsun. O da ne yaptığını bilmiyor. Dediğim gibi kimin değirmenine su taşıdığı belli değil, oy kaybediyor. Çok fazla ülke meselelerine girmek istemediğim için parti isimleri ve isimler üzerinden yürümüyorum.
Gelelim Urla’ya… Urla kayyum sürecinden sonra yerel seçimlerde CHP’nin yüksek oy oranıyla kazandığı bir belediye oldu. O zaman da demiştim ‘muhalefet olmayan bir meclis iş yapamaz’…
Yaptığı işlerin yanlışlığının farkına varamaz. Bu kadar yüklenmeyin. Ama olmadı. 2 tane muhalefet yapacak meclis üyesi var.
O zaman ilçedeki diğer ilçe başkanlıkları olan partiler, muhalefet görevini yapmak durumunda ama onların da bu çok işlerine gelmiyor.
Şimdi, CHP ülkede son 20 yıldan fazladır iktidara gelmeyen hep muhalefette kalan bir parti yönetmeyi bilemiyor diyelim, muhalefeti biliyor desem onu da şu aralar başaramıyor ama olsun.
Yönetende yönetemiyor, yönetiliyor.
Ülkedeki iktidar partisi Urla’da muhalefette, o da iktidardan başka bir şey yönetme şekli bilemediği için o da muhalefeti beceremiyor.
Dediğim gibi ilçedeki diğer siyasi parti başkanlıkları da sesini çıkartamıyor. Meclis kendi kendine eleştirecek durumda değil. Eleştirmeye kalktıklarında ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar.
Birbirlerine girdiklerini görüyoruz. Yazık o zaman iş sanki halka düşüyor, esnafa düşüyor çalışana düşüyor.
Belediye başkanımız neler yaptı?
Örneğin Jandarma Kavşağı’ndan aşağıya inildiğinde derenin oradaki kavşak düzenlemesi çok başarılı. Orada bir kaos vardı, bir sıkışma vardı, trafik lambalarının olmasına rağmen kayyum o işi becerememişti. Şimdi düzenlemeyle gayet güzel oldu. Dörtyol’dan girişte alternatif bir yol haline gelmek üzere. Eğer dere kenarındaki istimlak yapılıp da kavşağa bağlanırsa şahane olacak.
8 ay boyunca Selçuk Başkan mahalle toplantıları yaptı. Bir ikisine katıldım.
Orada otopark sorunu dile getirildiğinde, yeni park yerleri yapılacağını, bunların ücretli olacağını ve belediyeye gelir kaynağı sağlanacağını anlattı. Ama ilk 45 dakikanın mutlaka ücretsiz olacağını insanların Urla’ya geldiğinde, merkeze geldiğinde bankadaki işini, ihtiyacı için kısa dönemli parklarda ücret alınmayacağı bilgisini vermişti.
Sonuçta kayyum süresince bedava olan ama şimdi ücretli olan otoparkı düzenleyip açtı. Belediyeye kaynak sağlandı. Gayet iyi ama verdiği söz, o 45 dakikalık ücretsiz bölümü yok. Ve bu çok yazıldı, çizildi sosyal medyada sonra dediler ki Urlakart gelecek. Urlakart’ın lansmanı da yapıldı. Üstelik Urlakart sahipleri bu sürede ücretsiz 45 dakika süreyi, Urla ikameti olan, kartı olan yararlanacak denildi.
Şimdi bu otopark meselesine bir de esnaf gözüyle bakalım.
Bir esnafın elinde olsa yarım saat, 45 dakika bedelsiz otoparka araçları alırlar. Bilirler ki rahat insanız… Gittiğimiz yerde oyalanmayı sohbet etmeyi severiz. Planımız yarım saattir ama bir buçuk saatte geliriz. Bu bir pazarlama yöntemidir, ilk 45 dakika ücretsiz diye otoparka girer, bedelsiz kısmından sonrası için parasını öder. Sen bunu sadece Urlakart’ı olanlara yaparsan, bu pazarlama yöntemini Urla halkının üzerine yıkmış olursun.
Bence ayrıcalıklı yapmayın, hem böylece otopark boş kalmaz.
İlk kahve sohbetinin sonuna geldik dostlar. Umarım keyif almışsınızdır.
İyilikte, sağlıkta, mutlulukta kalın.
Kalemine sağlık, güzel bir yazı.
Kalemine sağlık, güzel bir yazı. Gelecek yazıyı bekliyoruz…