Efsane Başkan Piriştina’ya saygılarımızla

Yazar :

Değerli Urla’mızın güzel #UrlaHaber Gazetesi okurları… Ülkemizde ve dünyada gündemin akıl almaz bir ışık hızıyla değiştiği günlerde değişmeyen tek şey yaşama azmimiz olsa gerek ki hala umudumuz var. Ben ve ailem de Glüten rahatsızlığı duyan evladımızın şifalanacağı ve yaşantısında kendisine, ailesine ve ülkesine yararlı bir insan olacağı umudumuzu hiç kaybetmiyoruz.

Etrafımızdaki nice normda olanların ise zorluklar karşısında kısa zamanda pes etmeleri de bizi şaşırtıyor. Oğlumuzun normal ekmeği yemesinin yasak olduğunu işittikten bir müddet sonra ilk şokumuzu atlatıp büyük bir umutla şimdi ne yapacağız diye çözümler aramaya başladık. Ben de gidip o zamanlar sınırlı sayıda, deneme amaçlı, hobi havasında üretilen ekmek makinalarından birini satın aldım.

O zaman Türkçe’ye henüz çevrilmemiş Glütensiz yemek tarif eden kitaplardan getirttim ve henüz ülkemizde yeni yeni başlayan internetten yabancı yayınların çıktılarını alarak, hangi unların glütensiz olduğunu keşfettim. İzmir’imizin gözbebeği Kemeraltı’nda kuvvetli değirmenleri olan özel satıcılara pek çok ürünü un haline çevirttim, çeşit çeşit ürünlerin nişastalarından tedarik ettim. Pişirdim,  pişirdim, pişirdim adeta aşçı oldum.

Glütenli nice lezzetli yemekler yapardım. Hatta anneannem ironi ile ‘eviniz pastacı dükkanı’ derdi. Bir de baktım Glütensiz yiyecek uzmanı olmuşum. Ancak evde pişen yiyecekler maalesef  koruma faktörü olmadığı için çabuk bayatlıyor. O ilk piştiği anki tazeliğini korumak mümkün değil. Çok zaman alıyor, deneme yanılma yöntemi ile yapıldığı için kimi zaman kabarmıyor, içi de yaş kalabiliyor. Tam randıman alınamıyor, Ar-Ge süresi sabır taşırıyor… Çünkü karşınızda acıkmış bir evlat var ve her şeyi yiyemiyor. Pişirdiklerimi ise yanımda götürüp elimde saklama kaplarıyla taşırken absürt bir hava oluyor. Mecburen bağımlılık oluyor.

Acıkırsan besine yönel değil, annenin pişirdiğine yönel! Slogan gibi hayatın devamlılığı için gerekli oluyor. Bizim İzmir’imizin bir şansı olarak gelmiş geçmiş en özel #başkayerdeyok belediye başkanlarından birisi olan, hem görgüsüyle anlatılmaz yaşanır, hem vicdanlı insan, hem Alsancak’tan çocukluktan tanıdığımız ve hem de mevkiinin tam hakkını veren merhum Ahmet Priştina (toprağını sevsin), oğlum #CemVardarcı’yı çok sever ve çok önemserdi.

Cem onu gördüğü her yerde Piriştinaaaaaa diye haykırırdı, o da işini gücünü bırakıp gelip, sarılır ve Cem’i öper, hal hatır sorardı. Bazen de makam arabasını durdurtup iner, sarılırlar sonra yoluna devam ederdi. “Cem’in gittiği ilk okulun fen laboratuvarının çatısından yağmur suyu damlıyor” dediğim zaman ise  kalem ile eline yazıp ertesi gün fen işlerini ve İZBETON’u oraya sevk etmiş olabilecek kadar halkını düşünebilen bir yöneticiydi.

Sokak sokak gezer halkının dertlerini çözmeye çalışırdı. Bir gün yine elimde pilav tencereleriyle dolaşmaya çıktığımızda Alsancak’ta rastlaştık ve oğlumun glütensiz ürünler yemesi gerektiğini ancak ülkemizde olmadığı ve bulunamadığı için satın alamadığımızı kendisine anlattım. Ertesi gün yardımcısı S. Hanım ile beni belediye arabasıyla bir zamanların ilk en büyük marketi olan Çiğli Kipa’ya gönderdi ve oradaki yöneticilere de Glütensiz ürünleri anlatmamı sağladı. Çok özel ilgilendiler, Glütensiz stand açılabileceğini söylediler, karlılığın olmayacağını ve bu ürünlerin çok pahalı olduğunu ama bir deneme yapılabileceklerini belirttiler.

Düşünsenize çaresizseniz çare sizsiniz. Bana dediler ki neden siz getirtmiyorsunuz? Cevaben dedim ki ‘o zamanın en ilerici ve  futuristik  yaklaşımıyla ‘çünkü siz çok özelsiniz’ diye bir siteden glütensiz makarnanın internetten sipariş edilip gelmesi tam 2 ay sürüyor ve gümrükte takılıyor. Üstelik bir servete mal oluyor.’

O zamanlar şimdiki gibi internet siparişi alışkanlığı yok. Sipariş veriyorsunuz ödüyorsunuz ve unutuyorsunuz. Akibeti belli değil, yurt dışından gemiyle geldiği için de çok uzun sürüyor. Hemen de pişirilip yenildiği için hızla tükeniyor, yerine yenisi yok. Ülkemizde en ucuz, en bilinen ve en kolay temin edilebilir gıda olan ve hepimizin çok sevdiği makarnadan bahsediyorum.

Tabii sizlere daha önce de dedim ya benim can dostlarım var bu dünyada. O zamanlar eşim ve benim çok yakın arkadaşımız olan değerli Cemali Kırmızıoğlu Pastavilla Makarnaları’nın çok başarılı genel müdürü idi ve ızdırabımızı hafifletmek için bize de yardıma hazırdı. Hemen gıda bölümü Ar-Ge sorumlusu sevgili Ela Dalçam’a yönlendirildim ve adeta valizle taşıdığım kitaplarımla karşısına geçip bir kaç gün süren glütensiz makarnanın üretim gerekliliğini ve bizim hayatımızda olmazsa olmazını anlattım.

Üretim ancak tüketim olursa ve rantabl olursa yapılabilir. O nedenle seri olarak değil ama butik olarak kişiye özel ve sadece Cem için bir miktar jest makarna üretildi 🙂 adeta bayram yaptık ve kısa vadede ithal etmekten kurtulduk. Bizim kadar şanslı olamayıp da bulamayanlar için üzüldüğümüzden otoriteleri ise zorlamaya devam etmeliydik. O süreçte KİPA’da ne mi oldu? Evet başardık! Stand açıldı:) ama maalesef o çok özel insanı Ahmet Priştina‘yı kaybetmiştik:( Genç yaşında çok duyarlı bir insan yaşamını yitirmişti. Cem uzun zaman yas tuttu, onu asla unutamaz ve saygı, sevgiyle her zaman anıyor.

Bu rahatsızlığa maruz kalanlar ise marketlerde Glütensiz ürünlere kolaylıkla ulaştıklarında ve hikayemizi okuduktan sonra belki de onların da sevgi ile onu anacaklarını ve duyarlı, hassas, faydalı insanların ve yöneticilerin çoğalacağını umuyorum.

Not: Hayat hikayemiz tavsiye niteliğinde değildir.

Cibes Salatası

Bugünkü tarifim lezzetine doyulmayan bir salata olan Cibes. Ege Bölgesi’nde ve Urla’da yetişen, lahanaların toplandıktan sonra köklerinde kalan kısımlarının tekrardan yeşermesi sonucu ortaya çıkan bir efsane ot. Glütensiz alternatif bir salata:)

Yapılışı: 1/2 kilo cibesi kaynayan tuzlu suda makarna haşlar gibi güzelce haşlayalım. Önceden yıkanmış, ayıklanmış olarak bir tencerede yumuşayıncaya kadar pişirip kevgirle servis tabağına alarak, zeytinyağı ve limonla, üzerine de biraz zeytin koyarak servis yapabilirsiniz.

Limon tam sofraya oturulurken konur. Çünkü limon lezzet vermesinin yanında görsel olarak o güzelim yeşilliğinin rengini de soldurabiliyor. Ülkemizin farklı bölgelerinde börek malzemesi ya da dolma olarak da servis yapılabiliyor. Afiyet olsun.

Etiketler :
Kategori :
GenelaGündem

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir