Dostlukla merhaba,

Yazar :

Hep kendimce yazmıştım bugüne dek ama Urla’mız için yepyeni bir nefes, güçlü bir ses olacak Urla Haber’de yazacaksam; “KENTİMCE” olmalıydı yazdıklarım.

Özelde kente, genelde ülkeye, yaşama, geçmişe-bugüne ve geleceğe dair ne varsa söylenecek; bu köşemde yer bulacak, söyleşecek, paylaşacağız.

35 yılı aşkın iflah olmaz sivil toplumculuğumda ve yaşamımda bana rehberlik eden düşüncelerin başında, Mimar ve Yazar Sevgili Cengiz Bektaş’ın yazdıkları gelir.

İnsan, nerede insanlarla yaşamın çeşitliliğinde birlikte olabilir?
Kentte! İnsanları birbirleriyle buluşturan, söyleştiren kentte…
Kent buluşma demektir. Kent paylaşma demektir.
Peki kenti kim yapar? Nasıl kent olur bir yerleşme?
İnsanlar yapar kenti. Ona bir şeyler, kendi çağından, insanlaşma yolunda bir şeyler katabilen insanlar yapar…

Kendileri…

Bu işi başkalarına bıraktı mı, kent onların olur çıkar. Yönetenlerin, kralların, sultanların, despotların örneğin…

Kenti, kendimize göre değiştirmenin, kenti bizim, ya da bizim gibi yapmanın yollarına girişmekten başka çözümünüz var mı?

20 yıl önce yerleşme şansı bulduğumuz Urla ile bugünkü Urla arasında elbette çokça fark var ve elbette artık hiçbir şey, tıpkı diğer kentlerimizde, ülkemizde ve dünyada olduğu gibi aynı değil.

1979 yılında Urfa’dan İzmir’e göç ettiğimizde, ‘deniz kenarında durup biz bir damlayız, denizi değiştiremeyiz ama deniz içinde bir katrede olsak özümüzü kaybetmeden yaşamalıyız’ diye geçirmiştim içimden. Değiştik, dönüştük, geliştik elbette ama özümüzü korumayı başarabildiğimizi düşünüyorum. Kentlerin de değişirken, büyürken, gelişirken özünü ruhunu kaybetmeden bunu gerçekleştirmeleri mümkün olabilse keşke.

Dünyamız “göç” çağını yaşıyor. İnsanların, ekonomik, sosyal ve siyasal vb. nedenlerle yüksek düzeyde yer değiştirmeleri, yeni gelinen toplumda çok kültürlü bir yapı oluşturuyor.

Küresel kültürün dünya üzerindeki kentleri tekdüze hale getirdiği ortadadır.

Urla, bu tekdüzelikten bıkan ve özellikle pandemi dönemindeki hibrit iş yaşamı nedeni ile insanlar için kaçış rotalarında, göç adreslerinde ilk sırada yer almaya başladı son zamanlarda.

Açıkçası, yeni komşularımızı tanıyamıyor, onlarla aynı kentte birbirine yabancı topluluklar olarak yaşıyoruz gibime geliyor. Urla artık eski kasabamız değil, bir küçük Alaçatı olmaya doğru evriliyor.

Bugün Urla’nın sokaklarında gezecek olduğunuzda neredeyse tüm evlerin, işyerlerinin el değiştirdiğine, yenilendiğine tanık olacaksınız. Çevredeki tüm köylere her gittiğimde yeni Urlalıların yarattıkları yeni lüks yaşam alanlarını görünce… Buralarda yaşayanlar ne kadar Urlalı oldular? Urla’ya ne kattılar? diye düşünür oldum. Öyle ya, kasaba hayatını ve kırsalı sevdiği için büyük kentlerden göç edip gelenler, yerleştikleri yüksek duvarlı sitelerden, bilmem kaç metrekare evlerden çıkmayarak ya da sadece alışveriş için çıkarak ne kadar buralı olabilirler ki? Urla ile ilgili söyleyecek kaç sözcükleri olabilir ki?..

Bu yüzden Urla için çabalayan, çalışan, üreten, yazan, söyleyecek sözü olan, paylaşan kim varsa; her fırsatta, her ortamda kentte bir araya gelmeli, kentine katkı koymalı… Önyargısız, hesapsız…

Kendince, kentince…

Etiketler :
Kategori :
Genel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir