Ahmet Sarışın yazdı…
Seçim yenilgisi sonrası, İmamoğlu ‘Değişim’ diyerek sahneye çıktı. Parti içinden önemli kişiler de ‘Adaylığı direttin, sonuç böyle oldu. Bari CHP’nin liderliğini bırak’ korosu başlatıldı.
Kılıçdaroğlu da önce MYK’yı, sonra da danışmanlarını değiştirdi. Daha önce seçimler nedeniyle ertelenen Kurultayı da yapma kararı verdi.
Peki, Genel Kurul’da Kılıçdaroğlu gidince her şey güllük gülistanlık mı olacak? CHP iktidara mı gelecek?
Değişim isteyenlerin, o koltuğa oturmak isteyenlerin, Kılıçdaroğlu’ndan ne farkları var? Sanki kendilerinin hiç suçu yokmuş gibi, sanki beraber mücadele etmediler, beraber kaybetmediler.
Başaramadılar şimdi Kılıçdaroğlu’nu hedefe koyup ‘Değişim’ diye ortaya çıktılar. Aynı yolun yolcusu, aynı yoldan gidecek, aynı politikaları uygulayacak, Kemal Kılıçdaroğlu’na ne demişse ‘Haklısınız’ diyen, ne yapmışsa ‘Doğru’ deyip destekleyen kişiler şimdi değişim diyerek yangından bir koltuk kapmaya çalışıyorlar…
28 Mayıs akşamına kadar Türkiye’yi kurtaracak adam diyorlardı, şimdi ‘CHP’nin başına bela oldu’ diyorlar. Peki tek suçlu Kılıçdaroğlu mu?
Seçim sonrası yaşanılan kaostan çıkmanın tek yolu yalnızca geminin kaptanı değiştirilmeli tartışmaları ile olmaz… Dışarıda olup bitene gözünüzü kulağınızı kapatırsanız doğru yolu bulamazsınız…
CHP’nin ideolojik ve örgütsel yeniden yapılanması gerektiğini yüksek sesle, korkmadan seslendirmek gerekir. CHP’de sosyal demokratların sağa yaslanma alışkanlığına karşı cesur ve radikal adımlar atılmalı…
Bir merkez parti olma sürecine giren ve kısır döngüde, pusulasını kaybetmiş CHP’nin işi çok zor görünüyor.
Tarihteki tüm köklü siyasi partiler, lider seçmeden önce yön seçmiştir. Toplumsal taleplere cevap verebilecek istikametinde bir ‘Yol’ bulmuşlardır.
Hızlı ve geniş kapsamlı, kökten nitelikli değiştirilmesi ve siyasete katılımı güçlendirip, liderlik tartışmalarına yönelik sığ politikalardan uzaklaşmak gerekir.
Çünkü CHP’ye oy veren seçmende hayal kırıklığının yerine öfke almış durumdadır. Öfkenin kaynağında da ‘Aldatılmışlık’ hissinin olduğu gerçektir.
Seçim öncesi yapılan yanlışlıkları, Millet İttifakı’nın çelişkileri, aday belirlemedeki olumsuzluklar, milletvekili tercihleri gibi konularda herkese ‘Şimdi sırası değil, partiyi yıpratmayın, oy verin, sandığa sahip çıkın, gerisini düşünmeyin. Kazanıyoruz’ diyerek eleştirilerin önü kesildi.
Ancak şimdi herkes konuşmaya başladı. CHP’nin yapısal ve etik sorunlarının olduğu, köklerinden kopmuş, hafızasını kaybetmiş, kuruluş değerleri ve Atatürk çizgisinden çok uzaklaşmış bir durumda, Cumhuriyetin kurucusu olan bu yapı, sağlam, dik duruşunu kaybetmiş. Bir proje partisi gibi hareket ediyor. Altı oku temsil edemeyen, sağda mı soda mı olduğu belli olmayan, kitlelere güven vermeyen bir yapı haline gelmiş.
Bu anlayış değişmediği takdirde, kişi değiştirmek, koltuğa bir başkasını oturtmak ile sonuç değişmez.
Değişim değil dönüşüm gerekir. Dönüşüm Ecevit ile başlamıştır. Halkın çoğunluğunun çıkarlarını temsil eden, demokrasiyi savunan, parti içi demokrasiyi yaşatan, oy çokluğu ile iktidara gelebilecek programlarıyla, reformlarıyla dönüşüm sağlayabilecek bir CHP…