Halil Nadas yazdı:
Geçtiğimiz ay Paris’teki VivaTech 2025 fuarında, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 10 milyar euroluk yapay zekâ yatırımını açıkladığı o an, tarihe geçecek bir andı. Tam da bu açıklamayı dinlerken, yanımda duran yaşlı bir Fransız kadının “Bu paralar bizi daha mı insan yapacak?” diye mırıldandığını duydum. Bu naif soru, aslında tüm fuarın özeti gibiydi.
NVIDIA CEO’su Jensen Huang’ın “dijital ikizler artık insan ilişkilerini simüle ediyor” dediği demo, beni derinden sarstı. Ekranda Bordeaux’daki bir parkın sanal kopyası vardı. Sistem, bankların yerini değiştirerek “Bakın, şimdi insanlar %47 daha fazla sohbet edecek” diyordu. O an aklıma, İzmir Kordon’da telefonlarına gömülmüş, birbirine bakmayan insanlar geldi.
TEKNOLOJİNİN İKİLEMİ: BAĞLANTI MI, YALNIZLIK MI?
VivaTech’te gördüğüm en çarpıcı şey, teknoloji devlerinin artık “insani dokunuş” peşinde koşmasıydı:
Fransız “WeLink” uygulaması, mahalle sakinlerini fiziksel olarak bir araya getiriyor. Kullanıcılar, “Komşunu Tanı” özelliğiyle aynı sokaktaki insanlarla ortak ilgi alanlarını keşfediyor. Standlarında deneme yaparken, sistem bana 500 metre uzaktaki bir Türk aileyle kahve içme önerisi getirdi.
Japon “Mimamori”, yaşlıların hareketlerini izleyen bir AI sistemi. Ailelere “Anneniz bugün 3 kişiyle sohbet etti” gibi insani bildirimler gönderiyor. Demoda, bir yaşlı beyefendinin torununun sesiyle “Dedem, bugün parka gidelim mi?” dediğini duyunca gözlerim doldu.
Hollandalı “Tinybots”, yalnız yaşayanlar için sohbet robotları tasarlıyor. Ancak asıl hedefi, kullanıcıyı gerçek insanlarla buluşmaya teşvik etmek.
“SESSİZ TEKNOLOJİ” DEVRİMİ VE İNSANİ DENGE
LVMH’nin CIO’su Franck Le Moal ile yaptığım kısa sohbette vurguladığı “quiet tech” (sessiz teknoloji) kavramı, fuarın en çok konuşulan başlıklarındandı: “Teknoloji, gürültü çıkarmadan hayatımızı kolaylaştırmalı. Bir mağazadaki yapay zekâ, müşterinin ihtiyacını fark edip sessizce çözüm sunmalı.”
Bu felsefeyi benimseyen şehirlerden örnekler:
Singapur’daki akıllı trafik ışıkları, sadece araç akışını değil, yayaların birbirine saygılı davranmasını da teşvik ediyor.
Amsterdam’ın “Şefkatli Işıkları” projesi, intihar eğilimi olanların yürüyüş şeklini analiz edip yardım ekiplerini uyarıyor.
Hong Kong’da yaya geçitlerindeki sensörler, insanların göz teması süresine göre yeşil ışık süresini uzatıyor.
DİJİTAL İKİZLER: TEKNOLOJİNİN SINIRLARINDA İNSANI YENİDEN KEŞFETMEK
Jensen Huang’ın dijital ikiz demosu, aslında büyük bir paradoksu ortaya koyuyor: Teknoloji ne kadar gelişirse, insani bağlar o kadar zayıflıyor. TÜİK verilerine göre Türk aileleri günde sadece 32 dakika kaliteli iletişim kurarken, OECD dijital bağımlılığın yüz yüze ilişkileri %57 azalttığını söylüyor.
Fuarın en dokunaklı anı, Fransız “Memory Lane” standında yaşadım. Alzheimer’lı bir dede, torununun sesiyle “Hadi balkonda çay içelim” çağrısına tebessümle karşılık verdi. İşte teknolojinin insanileştiği o an, her şeyi özetliyordu.
KÜRESEL DERSLER: TEORİ İLE PRATİK ARASINDAKİ UÇURUM
VivaTech’te tanıştığım Alman mimarın dediği gibi: “En iyi dijital ikiz, insanların birbirine dokunduğu anları çoğaltandır.” Ancak gerçekler bunun tersini söylüyor:
Singapur’da dijital ikizle optimize edilen mahallelerde komşuluk ilişkileri %30 azalmış.
Amsterdam’ın en “akıllı” apartmanında asansörde birbirine bakmayan insanlar yaşıyor.
Dünyadaki akıllı şehir projelerinin sadece %8’i insani bağları güçlendirmeyi hedefliyor.
3 ADIMDA İNSANİ DENGENİN YOL HARİTASI
SOHBET OPTİMİZASYONU
Belediyeler, dijital ikiz projelerine “Bu proje kaç insanı birbirine bağlayacak?” sorusunu eklemeli. “GÖZ KONTROLLÜ TEKNOLOJİ
Akıllı kavşaklar sadece trafiği değil, insanların birbirine gülümsemesini de ölçmeli. Hong Kong’daki sistem, göz teması süresine göre yeşil ışık veriyor.
DİJİTAL İKİZ DETOKSU
Her akıllı şehir projesine bir “teknolojisiz insan köşesi” şart koşulmalı. İsviçreli bir start-up’ın fuardaki “dijital detoks” koltuğunda 10 dakika oturup etrafı izlediğimde, yanımdaki Japon katılımcıyla sessizce gülümsedik.
SON SÖZ: ASIL İKİZİMİZ KOMŞUMUZ
Fuarın en unutulmaz anı, Finlandiyalı bir start-up’ın ekranındaki şu uyarıydı: “Şu anda 3. kat penceresinde yalnız oturan bir kadın var. Ona kahve ısmarlamak ister misiniz?”
Teknoloji ancak bu kadar insanileşebilir. Macron’un 10 milyar euroluk yatırımı ve Huang’ın dijital ikizleri bize şunu hatırlatıyor: Akıllı şehirler, ancak “akıllı yürekler” yetiştirdiğimizde anlam kazanır.
Bugün kendinize şu soruları sorun:
“Yaşadığım şehrin dijital ikizinde, ben ‘insan’ olarak görünüyor muyum? Ya da hangi dijital teknoloji bir gülümsemenin sıcaklığını yaşatabilir.?