Düşünebiliyor musunuz ki deprem oluyor ve saatlerce hatta günlerce (!) göçük altında sıkışıp kalıyorsunuz ve mucize olarak kurtarılıyorsunuz, adeta yeniden doğuyorsunuz. Akabinde yardım ekipleri belki bulunabilirse size sıcak bir çay ve kuru bir dilim ekmek ikram ediyorlar. Ama aksilik bu ya o size dokunan bir gıda. Çünkü içinde glüten var ve o şartlarda alternatifini bulmak da imkansız! Söyleseniz de anlaşılmayabilir ‘glütensiz gıda yiyemiyorum’ deseniz ya da ‘glütensiz ekmek yok mu?‘ deseniz bacım sen ne diyorsun diye de bakarlar. Çünkü herkesin bilmediği bir kavram, ne zor bir durum değil mi? Yeseniz bir türlü, yemeseniz dayanılmaz ve tükenmez bir açlık! Bazen hem kar, hem yağmur aynı anda yağar… Belki de hiç kimsenin aklına gelmedi glütensiz gıda yollamak deprem bölgesine… Gönderildiyse bile da o kadar geniş bir coğrafyada kimbilir kimin eline geçti o kargaşada, acaba orada kaç kişide glüten intoleransı var?
Geçtiğimiz pazartesi Türkiye’mde gün aymadı. Şimdiye kadar gerçekleşen en etkin fay kırılması oldu ve yıkımlar geldi. İç içe geçmiş sorunlarımıza rağmen güzel ülkemi mahvetti, mevsimin en soğuk günüydü, hatta okullar bile tatil edilmişti, yollar kardan kapanabilir diye… Ve aksilik sabaha karşı eşsiz ülkemiz sarsıldı, yerinden metrelerce kaydı… (Hepimiz, vicdanı olan her birimiz, elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.
Benim otizmden büyük ölçüde şifalanan oğlum bile kendince çok kıymetli olan parasını bağışlıyor ve çeşitli malzemeler alıp bölgeye yolluyor. Kimse zorlamadan içten gelen bu erdemli davranışını gördüğüm zaman şunu düşündüm: Demek ki doğru yoldaymışız… İyi ki bizler de onu manevi olarak göçük altında olmaktan kurtarmışız, iyi ki glütensiz diyet yapmışız, iyi ki otizmden kurtarmaya çalışmışız, iyi ki çeşitli terapiler vermişiz, iyi ki de okutmuşuz ki beynini kullanabilme yeteneği kazanmış. Ve içindeki vicdanı (!) sergileyebiliyor. Glüten diyeti yaptırdık. Çünkü glüten hassasiyeti var olan sorunların üstüne kar küremek oluyor, yapılan tüm tedaviler boşa çıkıyor. Belirli bir süre için, ya da hayat boyu glütensiz diyet adeta işin alfabesi.
Bugün sizlere bu zorlu yolda ilerlerken çok büyük başarıları da tattığımız bir dönemde yol arkadaşlığı yaptığımız çok değerli basın mensubu arkadaşım Zeynep Omay’ın kendisine bizzat uyguladığı glütensiz kek tarifini vereceğim. Zeynepciğim ile TRT İzmir Radyo için oğlum Cem’in üniversite mezuniyeti başarısını anlatacağı canlı yayın programı vesilesiyle tanışmıştık. Ardından bu süper haberin yani #CemVardarcı’nın Türkiye’de otizmi yenerek ilk üniversite mezunu olma başarısının dergide de basılmasını sağlamıştı. Sonra Urla’da komşu olduk… Pandemide oğlumun görev aldığı orkestraları kapanınca, oğlum atıl durumda kalmıştı ve müzik dışında sevdiği faaliyet olan yemek yapma ile özgürleşebilme becerilerini kazanmaya çalışırken, değerli arkadaşım Zeynep Omay, hep birlikte üyesi olduğumuz ve tanıdığım en mükemmel ve en yararlı insanların birarada olduğu ‘Urla Doğal Sofra’ önderliğinde bir araya geldik. Gelecek kuşaklara kadim bilgilerin aktarılabilmesi için Urla’da bir dergide Urla yemeklerini anlatıyorken, bir sayıda da oğlum Cem’in yaptığı ’Urla usulü Şevketi Bostan‘ yemeğinin yayımlanmasını sağlamıştı. Oğlum o güne kadar müzisyen bilinirdi ve kendi elleriyle yaptığı yemeğin dergide basılması, ona farklı bir ufuk açmıştı. Umut! Herşeye rağmen ‘Hayat en güzel Hediye!’
Not: Kendi hayatımızdan kesitler anlattığım yazılarım tavsiye niteliği taşımaz…
Zeynep Omay’ın glütensiz havuçlu kek tarifi
Malzemeler:
3 yumurta
3/4 su bardağı zeytinyağı
1 su bardağı önceden demlenmiş yeşilçay
1 su bardağı rondoda öğütülmüş dut kurusu
1 kase rendelenmiş havuç
1 tatlı kaşığı toz tarçın
1 su bardağı nohut unu
1,5 su bardağı kara buğday unu
1 tatlı kaşığından biraz az karbonat
Yapılışı:
Yumurtalar rondoda çırpılır, sıvılar eklenip çırpmaya devam edilir. Karbonat ve tarçının ardından un ve en son havuç ilave edilip karıştırılır. Yağlanmış fırın tepsisine dökülüp önceden ısıtılmış fırında 180 derecede pişirilir. Afiyet olsun.



