Bakmadığımız Yerler Bakmadığımız Yerdekiler

Yazar :

Halil Nadas yazdı:

“Görmediğimiz sorunlar, en derin yaralarımız olabilir”

Bazen insan bir söze takılır, günlerce zihninden çıkaramaz.
Bende öyle oldu. Sigmund Freud’un şu sözü, son zamanlarda zihnimde yankılanıp duruyor:
“Bakmadığımız yerde en çok ilgilendiğimiz şeyler saklıdır.”

Bu cümle, sadece bireylerin değil, toplumların da ruh halini anlatıyor aslında.
Çünkü biz de, Türkiye olarak, bazı şeylere bakmaktan uzun süredir kaçıyoruz. Gündemde başka meseleler varmış gibi yapıyoruz, ama asıl yorgunluk başka yerde birikiyor.

Sessiz Çöküş: Ekonomiden Derin

Bugünün Türkiye’sine baktığımızda herkesin dilinde ekonomi var. Haklılar.
Geçim sıkıntısı, işsizlik, hayat pahalılığı her haneyi sarmış durumda. Ama tüm bu ekonomik sorunların yanında konuşulmayan bir başka kriz var: Toplumsal ruh sağlığı.

Antidepresan kullanımı hızla artıyor, kaygı bozuklukları yaygınlaşıyor, özellikle gençlerde umutsuzluk derinleşiyor.
Ama biz hâlâ bu ruhsal çöküşü görmezden geliyoruz.
Çünkü konuşmak cesaret ister. Kabul etmek, çözüm aramak demektir.
Oysa çoğu zaman “bir şekilde düzelir” deyip geçiyoruz.
Ama geçmiyor.

Görmediğimiz Yerlerde Birikenler

Sokakta yürürken insanların yüz ifadelerine dikkat ediyor musunuz?
Öğrencilerin gözlerine, esnafın sesine, bir babanın sessizliğine…
Bu ülkede sadece cebimiz değil, kalbimiz de ağırlaşıyor.

Gençler hayal kurmayı bırakmış, orta yaş umudu kaybetmiş, yaşlılar “biz ne yaşadık böyle” diye düşünür olmuş.Peki biz neden bunları gündeme almıyoruz?
Çünkü Freud’un dediği gibi, en çok ilgilendiğimiz şeyleri, çoğu zaman görmekten korkuyoruz.

Ruh Sağlığı, Lüks Değil Zorunluluk

Artık şu gerçeği kabul etmemiz gerekiyor:
Toplumsal iyileşme, sadece ekonomik göstergelerle ölçülemez.
Bir ülkenin ne kadar gelişmiş olduğu, insanların ne kadar mutlu, huzurlu ve güvende hissettiğiyle doğrudan ilgilidir.

Eğitim sisteminde öğrencinin ruh hali yok sayılıyorsa, sağlık sisteminde psikolojik destek hâlâ “ikinci plandaysa”, medyada insan ruhunun dili yer bulamıyorsa…
O toplumda sadece bir ekonomik değil, bir varoluş krizi vardır.

Devlet politikaları, yerel yönetimler, medya, üniversiteler artık bu konuya ciddi şekilde eğilmek zorunda.
Bu yalnızca bir “sosyal sorumluluk” değil, bir gelecek meselesidir.

Aynaya Bakma Vakti

Bir toplum kendini nasıl iyileştirir?
Susarak değil.
Görmezden gelerek hiç değil.
Yüzleşerek.

  • Acıyı konuşarak,
  • Umudu paylaşarak,
  • Geleceği birlikte hayal ederek.

Kutuplaşmanın, kaygının, öfkenin ve umutsuzluğun arttığı şu dönemde, en çok ihtiyaç duyduğumuz şey; hakikatle bağ kurmak.
Kendimize, birbirimize, bu ülkeye yeniden inanç duymak.

Freud’un o meşhur sözüyle başladık, onunla bitirelim:
“Bakmadığımız yerde en çok ilgilendiğimiz şeyler saklıdır.”

Türkiye olarak artık o yerlere bakmalıyız.
Çünkü orada sadece korkularımız değil, iyileşme ihtimallerimiz de saklı.
Görmediğimiz gerçeklerle yüzleştiğimiz gün, iyileşmenin de başladığı gün olacak.

Etiketler :
Kategori :
GenelaGündemaSiyaset

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir