Ve Kadınlar…

Yazar :

“Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz…”

Toplumun temel taşı olan aile, tarih boyunca kadının omuzlarında yükselmiştir. Kadın, evin direği, çocukların ilk öğretmeni, toplumun sessiz kahramanı olmuştur. Ancak bu sessizlik, zamanla yerini güçlü bir sese bırakmıştır. Türk kadını, tarihin her döneminde varlığını hissettirmiş, toplumsal cinsiyet kalıplarını zorlayarak kendi yolunu çizmiştir. Bugün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, Türkiye’de kadın hakları, eğitim ve Atatürk’ün bu konudaki mirasına bir göz atalım.

Türk tarihinde kadın, her zaman özgür ve saygın bir konuma sahip olmuştur. İslam öncesi Türk toplumlarında kadın, devlet yönetiminde söz sahibiydi. Hatunlar, devlet işlerinde aktif rol alır, hükümdarlarla birlikte ülkeyi yönetirdi. Türk destanlarında kadın, bilgeliği, cesareti ve liderliğiyle öne çıkar. Örneğin, Dede Korkut hikayelerindeki kadın karakterler, toplumun ahlaki değerlerini koruyan, gerektiğinde savaşan ve aileyi bir arada tutan güçlü figürlerdir.

Osmanlı döneminde ise kadın, toplumsal hayatta daha geri planda kalmış olsa da, sarayda ve sosyal yaşamda etkisini hissettirmiştir. Valide sultanlar, devlet politikalarında etkili olmuş, hayır işleriyle topluma öncülük etmiştir. Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte Türk kadını, Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde bir devrim yaşamıştır. 1934 yılında seçme ve seçilme hakkını elde eden Türk kadını, dünyada bu hakkı kazanan ilk kadınlardan biri olmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, Türk kadınına verdiği değeri her fırsatta dile getirmiş ve kadın haklarının gelişmesi için önemli adımlar atmıştır. Atatürk, kadınların toplumsal hayatta aktif rol almasını, eğitimli ve bilgili bireyler olmasını hedeflemiştir. Bu doğrultuda, eğitim alanında yapılan reformlar, kadınların önünü açmıştır.

Atatürk’ün “Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur” sözü, kadınların eğitimine verdiği önemi açıkça ortaya koymaktadır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında kız çocuklarının eğitime erişimi artırılmış, kız liseleri ve kız öğretmen okulları açılmıştır. Bu adımlar, kadınların sadece ev içinde değil, toplumsal hayatta da etkin bir rol üstlenmesini sağlamıştır.

Bugün Türk kadını, tarihten aldığı güçle toplumsal cinsiyet kalıplarını kırmaya devam ediyor. Artık sadece evin içinde değil, iş hayatında, siyasette, sanatta ve bilimde de varlığını hissettiriyor. Kadın girişimciler, ekonomide önemli bir yer edinmeye başladı. Ancak, bu yolculuk hiç de kolay olmadı. Kadınlar, hem aile içindeki geleneksel rolleri hem de iş hayatındaki engellerle mücadele etmek zorunda kaldı.

Medya organlarında sıklıkla yayınlanan haberler, kadın girişimcilerin başarı hikayelerini ve karşılaştıkları zorlukları gözler önüne seriyor. Bu haberler, kadınların girişimcilik alanında ne kadar başarılı olabileceğini kanıtlıyor. Ancak, ne yazık ki kadın girişimci sayısı hala istenilen düzeyde değil. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadınların önündeki en büyük engel olmaya devam ediyor. Kadınlar, erkeklerin gölgesinde kalmak yerine, kendi başarı hikayelerini yazmak için mücadele ediyor.

Kadın hakları ve fırsat eşitliği, modern toplumların en önemli gündem maddelerinden biridir. Türkiye’de de bu konuda önemli adımlar atılmış olsa da, hala yapılacak çok şey var. Kadınların eğitim, istihdam, siyaset ve sosyal hayatta erkeklerle eşit fırsatlara sahip olması, toplumsal kalkınmanın temel taşlarından biridir.

Eğitimde kadınların okullaşma oranları artmış olsa da, özellikle kırsal bölgelerde kız çocuklarının eğitime erişimi hala sorun teşkil ediyor. İstihdamda ise kadınlar, işe alım süreçlerinde, ücret eşitsizliğinde ve kariyer ilerlemesinde cinsiyet temelli ayrımcılığa maruz kalabiliyor. Siyasette kadın temsiliyeti ise hala istenilen düzeyde değil. Kadınların karar alma mekanizmalarında daha fazla yer alması, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için büyük önem taşıyor.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, kadınların mücadelesini ve başarılarını kutlamak için bir fırsattır. Ancak bu gün, sadece kutlamalarla sınırlı kalmamalıdır. Kadınların karşılaştığı sorunları anlamak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadele etmek ve kadınların güçlenmesi için somut adımlar atmak gerekiyor. Kadınların iş hayatında, eğitimde ve siyasette daha fazla yer alması, toplumun refahı için büyük önem taşıyor.

Türk kadını, tarihten gelen gücüyle bugün de ayakta duruyor. Gelecekte ise daha da güçleneceğine inanıyorum. Kadınlar, sadece kendi hayatlarını değil, toplumun tamamını dönüştürebilecek bir potansiyele sahip. Bu potansiyelin ortaya çıkması için hepimize görev düşüyor. Kadınların önündeki engelleri kaldırmalı, onları desteklemeli ve başarılarını kutlamalıyız.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, bu mücadelenin bir simgesidir. Kadınlar, sadece bir gün değil, her gün hatırlanmalı ve desteklenmelidir. Çünkü bir toplum, kadınların gücüyle yükselir. Türk kadını, tarihten aldığı ilhamla, geleceğe umutla bakıyor. Ve bizler, bu umudu birlikte büyütmeliyiz.

Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun!

Etiketler :
Kategori :
GenelaGündemaSiyaset

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir