Haydi birlikte acı bir kahve içelim hep tatlı olacak değil ya…
Her zamanki gibi hikayesiz olmaz.
Atina’da önemli bir tartışma yapılırken kürsüye Demosthenes çıkar, ancak dinleyiciler sürekli kendi aralarında konuşmakta, filozofu dinlememektedir.
Demosthenes, “Bir hikâye anlatıp ineceğim” der ve anlatmaya başlar: “Uzun zaman önceydi, bir delikanlı Atina’dan Megara’ya gitmek için bir eşek kiralamıştı. Eşeğini kiraya veren adamın da Megara’da işi vardı, beraber yola düştüler. Konuşa konuşa giderlerken öğle sıcağı bastırdı, biraz dinlenmek ve öğle yemeği yemek için bir su başına çöktüler. Ama ortalıkta hiç gölgelik yoktu ve eşeğin sahibi yemeğini alıp eşeğinin gölgesine sığındı. Eşeği kiralayan genç buna içerledi, ‘Sen çekil gölgede ben oturacağım’ dedi. Beriki itiraz etti: ‘Ben oturacağım, çünkü eşek benim.’ Delikanlı Ama ben eşeği kiraladım’ deyince, eşeğin sahibinden ‘Ben sana eşeği kiraladım gölgesini değil’ cevabını aldı ve aralarında kavga çıktı.”
Hikâyenin tam burasında Demosthenes kürsüden iner yürümeye başlar. Dinleyiciler,
“Sonunda ne oldu, sonunu anlat” diye bağrışmaya başlayınca Demosthenes kürsüye döner:
“Sizin için çok önemli bir konuda bir şeyler anlatmaya çalıştım, dinlemediniz. Şimdi ise eşeğin gölgesini merak ediyorsunuz.
Ne fikrimi söyleyeceğim ne de eşeğin gölgesine ne olduğunu…
Kürsüden iner, yürür gider.
Bence asrın hastalığı birbirimizi dinlemiyoruz.
Üretmiyoruz.
Ama her şeyi eleştiriyoruz, hatta birileri bir şeyler yapsın da icraatına bakmadan nasıl eleştiririz, neresini eleştiririz düşüncesindeyiz.
Bu iş Urla’da hastalık derecesinde. Aaaa demeyin anlatacağım.
Önce biraz siyaset olmazsa olmazımız… Urla’mızda pek çok siyasi partinin ilçe başkanlıkları ve tabi ki ilçe başkanları, yönetim kurulları var.
Ama belediyenin ve Urla seçmeninin gücünü arkasına alan CHP teşkilatını, biraz da AKP teşkilatını çarşıda pazarda görüyoruz. Diğer ilçe teşkilatları nerede? Sadece seçim zamanı mı göreceğiz sizleri?
Siyasetin doğası gereği il ve ilçe başkanlıklarının gücü ve cesareti, genel merkez ve genel başkanlarından yani yukarıdan aşağıya doğru yağmur yağar gibi damlalar halinde oluşur.
Çağlayanlar da yukarıdan aşağıya yayılır. Demem o ki ‘genel merkezleriniz çalışmıyor her halde’…
İyi Parti var. Seçimden sonra yaprak dökümü yaşayan, sonra genel başkanını değiştiren ve oylarını tekrar toparlamaya çalışan hatta toparlayan. Müsavat Dervişoğlu gibi gündemi doğru teşhis eden cesur bir başkanınız var.
İlçe teşkilatını Urla’da daha aktif, dinamik görmek isterim.
Urla’da gündem de hızlı… Yağcılar Altınköy sitesinin yanında yapılmak istenen 650 villa… Ormanı katledilip yapılmak istenen site. Elbette karşıyız… Elbette ormanı ve doğayı katletmelerine izin vermeyiz. Büyük laf eden o kadar çok örnek var ki yok edilen ormanlar doğa var ama hiç durdurulan yok.
Şimdi umudumuz mahkeme kararı… İnşallah istediğimiz gibi olur… Olsa bile bitmeyecek.
Urla’ya gelenlere engel olmak gibi bir şansımız yok. O zaman Urla gelişecek büyüyecek… Ama böyle hiçbir şey yapmadan beklemeye devam edersek Urla biz yaşayanların istediği gibi gelişmeyecek.
Birkaç müteahhidin, mimarın, haritacının, parası olan zenginlerin fırsatçı vekillerin istediği gibi yönlenecek.
O zaman düşünelim ne yapmalıyız? Biz Urlalılar 20 yıl sonra ya da 50 yıl sonra Urla’yı nasıl görmek istiyoruz? Bununla ilgili projeler geliştirmeliyiz. İlle de konut villa yapılacaksa ormanın içine değil orman olmayan, aklıma hemen gelen Zeytinler köyünün yakını Alaşar mevki aklıma geliyor da bu öyle aklıma geldi de olsunla olmaz… Bunun için bir ARGE çalışması şart. Bunu yapacak olan da belediye ve böyle projeler hazırlama görevi olan Kent Konseyi… Üniversiteden destek alabilir… Urla’daki STK’lardan, odalardan destek alabilir. Urla Kent Konseyimizin kendi bünyesinde bu projeleri yapacak liyakatlı eğitmenler, hocalar da var.
Böyle bir proje olsa ne olacak değil mi?
O birkaç müteahhit, mimar, haritacılar hatta şehir planlamacıları, parası olanları toplayıp ‘’biz Urla’yı böyle görmek istiyoruz siz de isterseniz buyurun gelin’’ dese…
‘’Buralara yerleşilmesini istiyoruz.
Lütfen bu yönde bakanlıklardan imar çıkartınız.’’
Diyeceğimiz, lansmanı hazırlayıp sunacağımız, görsellerle Urla Belediyesi Kent Tarihi ve Arşivi (UKTA) da sergilenmeli… Sergilenmeli ki güncelliği hep devam etsin.
Urla’nın hastalığı eleştirmenler, hemen olmaz böyle şey diyeceklerdir…
Çölün ortasındaki Las Vegas inşa edileceği zaman, olmaz, olamaz demişler… İmkansız, çölün ortası demişler… Ama LAS VEGAS ortada…
Gelelim Çeşmealtı’na yapılmak istenen marinaya… ÇED raporu sunumuna mani olduk… Bitti mi? Bitmedi. Urla meydana bir sandık koysak ve oylasak yapılmasını isteyenlerle istemeyenler tam yarı yarıya çıkar…
O bölge şu anda sahipsiz, düzensiz, iskele kalıntıları ve bu kalıntılara bağlı birçok tekne var.
Kıyısı da kışın çamur, yazın da toz içinde… Evet orada zenginlerin birbirine hava atacakları, yatlarını sergileyecekleri, halktan izole edilen bir yer olmasın!
Ama ne olsun?
Hayal kurun… Yine ARGE çalışması şart. Denizi seven biri olarak ben hayalimi yazayım…
Sığ bir denizi var… Bir su şehri minyatür Venedik, herkesin gezip eğleneceği su sporlarının yapılacağı bir yer.
Şunu anlatmak istedim. Eleştirmek iyidir ama eleştirmek için değil… Muhalefet olsun da nasıl olursa olsun değil… Önce doğru anlamalı… Anlamak için iyi dinlemeli, yanlışı varsa eleştirmeli ve mutlaka doğrusunu söylemeli.
Eleştirilmekten korkmamalıyız.
Yoksa yukarıda anlattığım hikayede olduğu gibi eşeğin gölgesinin ne olduğunu merak eder dururuz.
2024 yılının son günlerini yaşıyoruz. Savaşların ortasında, ekonomik sıkıntılar içinde yeni yıldan çok da umutlu değiliz. Ama gelen yıl sevdiklerimizi bizden almasın, 2024 yılını aratmasın yeter.
Hoş gelsin 2025, hayatımızda sadece değişen bir rakam olsun.
Dostlar iyilikte, sağlıkta, mutlulukta kalın…