Eski Türk filmlerinde hepimizin beyinlerine kazınan bir replik vardır…
Köyünden çıkıp İstanbul’a giden fakir genç, Harem otogarında otobüsten indiğinde yere secde edip, kollarını göğe açarak haykırır:
Seni yeneceğim İstanbul!
İşte bu repliğin ikizinin Urla’daki siyasette yaşandığına inanıyorum…
Şöyle ki;
Aday adaylarının kıyasıya yarıştığı, 56 kişinin tamamının ‘Ankara’dan söz aldım’ diye kasım kasım kasıldığı günlerden birinde, ‘Abi, meydandaki kafedeyiz. Gel bir çay içelim’ telefonu aldım Selçuk Balkan’dan…
Birkaç gazeteci meslektaşım, birkaç da siyasete yakın hemşerimle birlikte yaklaşık yarım saat konuştuk şimdiki başkanımız, o zamanki aday adayı Selçuk Balkan ile…
O yarım saatlik görüşmede, Selçuk Balkan’ın kendinden emin, birkaç ay sonra başkanlık koltuğuna oturacakmış izlenimi vermesi beni şaşırtmamıştı…
2014 yılında İstanbul’dan dönüp ilçeme yerleştiğim tarihten bu yana analiz etmeye başladığım bir-iki genç siyasetçiden bir tanesiydi Selçuk Balkan…
Sibel Uyar ve Burak Oğuz dönemlerinin ‘Hızlı’ meclis üyelerinden biriydi…
Meclise seçildiği ilk günden bu yana da gözünün başkanlık koltuğunda olduğuna eminim… Bu soruyu da önümüzdeki günlerde yapacağımız canlı TV yayınında soracağım ve gerçeği hep birlikte öğreneceğiz…
‘Buna nasıl emin oldun’ diye sorarsanız…
Yerel siyasette polemiklere hiç girmedi, bazı aday adayları gibi sadece bir kişinin eteğine takılıp peşinden gitmedi.
Haftada bir İstanbul’a, haftada bir-iki Ankara’ya gitti. Genel merkez ile diyaloğunu hep sıcak tuttu. Milletvekilleri ile sohbetlerini güçlendirdi…
Kulis yaptı, kafa yordu, para harcadı… Kısacası hedefe ulaşmak için çok çalıştı…
Mükemmeliyetçi bir karakteri olduğu için işini ne şansa bıraktı, ne de kadere…
Selçuk Balkan mecazi anlamda, 2014’teki seçimden birkaç gün sonra haykırdığı ‘Yeneceğim seni Ankara’ repliğini gerçeğe taşıdı…
Ünlü bir atasözü vardır: Eşek bile kaydığı çamurda ikinci kez kaymaz…
Balkan gördü ki; aday adaylıkları sürecinde kimsenin verdiği söz garanti değil…
Balkan yaşadı ki; bir gün önce açıklanan aday değişebiliyor…
Balkan biliyor ki; yerel dinamiklerin aday belirlemede hiçbir etkisi yok…
Bir cephede İstanbul’u, diğer cephede Ankara’yı yakın markajda tutup, ilçede de STK örgütlenmeleriyle kamuoyu oluşturup, bunu da düzenli ve planlı bir şekilde yapanlar kazanıyorsa, bunu ben de başarabilirim diyerek yola çıktı kanımca Selçuk Balkan…
Son derece akılcı, son derece profesyonelce…
Kısacası meclis üyesi olduğu gün aynada kendisine verdiği sözü tuttu ve Urla Belediye Başkanı koltuğuna dün oturdu…
Dün meydandaydım ama meslektaşlarımın olduğu ön cephede değil de hemşehrilerimin arasında…
Hakkında söylenenleri duyabilmek, kendisine oy verenlerin mimiklerini izleyebilmek, o alanda kimlerin samimi kimlerin de göstermelik davrandıklarını gözlemleyebilmek için…
Tamı tamına üç saat meydandaydım.
Kendisine oy verenlerden dün meydana gelenler arasında büyük çoğunluğun Selçuk Balkan’a inandığını, güvendiğini rahatça söyleyebilirim…
Homurdanma hiç toktu, riyakarlık hiç hissetmedim ama yağcılık vardı…
Hemen her başkanın mazbata töreninde yanı başında gördüğümüz tipler, dün de Selçuk Balkan’ın dizi dibindeydi…
Çok hiperaktif ve yüksek IQ’lu olduğunu bildiğim Balkan, tahminimce belediyenin basın bürosundan, geçmiş başkanlık törenlerinde çekilmiş fotoğrafları isteyecek ve bunları analiz edip ‘Yağcıları’ saptayacaktır mutlaka…
Kral öldü yaşasın kralcılar bu kez baltayı taşa vuracak gibi geliyor bana…
İnşallah yanılmam!
Balkan dün coşkulu konuştu teşekkür konuşmasında…
Bu konuşma da meydandakileri coşturdu…
Samimiydi, içtendi, ılımlıydı, birleştiriciydi, halkçıydı…
Burada kendisine bir öneride bulunacağım:
Konuşmasında vurguladığı;
‘Hangi partiden olursa olsun, kime oy vermiş olursa olsun; Din, dil, ırk, parti gözetmeksizin herkesin belediye başkanı olacağız.’
Sözünü, belediyenin girişinde herkesin göreceği bir yere yazdırırsa, yüzde 70’lik rekor oyunu pekiştirir… Herkesin başkanı olursa, heykeli dikilir!
Bir de eleştirim olacak!
Burak Oğuz’un görevden alınması, yargılanması konusunu eleştiren görmedim. Eleştiriler hep meclisten bir başkan seçilmeyip, kayyum atanmasına…
Ama unutulan bir nokta var!
Kayyumlar, ‘Çekilin oradan biz oturacağız’ demedi… Kendilerine verilen emirleri uyguladılar…
Herkes biliyor ki, Burak Oğuz istifa etseydi ya da ettirilseydi meclisten bir kişi başkan seçilecekti…
Bu konuyu mazbata töreninde gündeme getirmek hatalıydı bana göre…
Pazartesi günü, önceki günkü belediye başkan vekili, bugünün Urla Kaymakamı ziyaret edilecek. Birlikte istişareler yapılacak, birlikte sorunlara çözüm aranacak… Göz göze gelindiğinde ne olacak?
2029’a kadar beş yıllık bir süreç var Selçuk Başkan’ın önünde…
Ama Urla’nın da 30 yıldır birikmiş sorunları var…
İlk yazıda bunaltmak istemem Selçuk Başkan’ı, ama o da zaten hepsini biliyor…
Hayırlı olsun hem kendisine hem de Urlamıza!
İki teşekkür ile tamamlayayım yazıyı;
Hayırlı olsun ziyaretlerine geleceklere ‘Çiçek getirmeyin, eğitime katkı verin’ uyarısı yapmak çok mutlu etti beni…
Üniversitenin yükseğini okuyup, bilimin ne olduğunu bilen bir başkanımız olduğu için mutlu oldum…
Diğer teşekkür de Cumhuriyet Halk Partisi Urla İlçe Başkanı Pelin Karasakal’a…
Bir olma, uyum, saygı, alçak gönüllülük, mütevazılık vardı dünkü törende…
Allah bozmasın, teşekkürler…
Hayırlı olsun Selçuk Başkan…
Urla inandı gereğini yaptı, şimdi sıra sizde!








