Bugün tam bir asırlık memleket olduk!

Yazar :

Gözde Molla yazdı…

Bir bayrak bir eve kaç sebeple asılır? Düğün var diye asılır, oğlan askere gidecek diye asılır, bayram var diye asılır… Ama siz hiç evinize, bahçenize, duvarınıza astığınız o kocaman bayrağı şehit var diye astınız mı? Bundan yüz yıl önce on değil, yüz değil binlerce hatta milyonlarca insan o bayrağı evlerinde şehit var diye astı. Uzun zaman sonra bir gün kapıları çalındı. Askerleri gördüler ve acı içlerine bir daha dinmeyecek şekilde oturdu. 

Peki bu büyük acılar neden çekildi?

Mesela yaşadığınız ailede bir çocuk olarak kaç kişi evinden uzağa gitmek istiyor? Farklı bir yerde yaşayıp daha özgürce takılmak, anne ve babasının himayesi altından çıkmak? Bu birçok gencin hayalidir. Kendi evime çıkacağım. Her yeri gezeceğim. İyi para kazanacağım. Kimseye de hesap vermeyeceğim. Ama eğer ki bir gün biri size aslında ayrılmak istediğiniz evden, çıkın biz oturacağız, derse ne yaparsınız? “Burayı benim babamlar aldı ve burası benim evim” dersiniz. Ve gerekirse şehit bayrağınızı kapınıza astırma pahasına mücadele edersiniz.

Bunun altında yatan duygular da var tabii ki. Aidiyet en önemlisi. Ben Türküm. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım ve özümün değişmesini istemiyorum. Yıllardır bu topraklarda yaşıyoruz ve yaşamaya devam edeceğiz. Ait olduğumuz yer burası. Ara sıra çıkmak istesek de dışarı, tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır. Atalarımız da bu şekilde düşünerek savaşmışlar.

Özümün bozulmasını istemiyorum derken aklıma “Suriyeliler, Afganlar” geldi. Biz yıllarca kendi eğitim seviyemizi yükseltmeye çaba harcadık. Şimdi eğitim seviyesi bizden çok daha aşağı olan insanları kendi içimize dahil ediyoruz. Cumhuriyetin onuncu yılı mesela ne büyük coşkuyla kutlanmış. O zamana kadar yapılan tüm devrimler, sanayileşmeler… Onuncu yıla özel 1933’te 3 gün tüm ülkede tatil ilan edilmiş. Peki ya biz şimdi neyi bu kadar coşkuyla kutlayacağız. Tabii ki yüzüncü yıla gelmiş olmaktan dolayı çok mutlu ve gururluyum ama dahası olabilirdi biliyorum. Potansiyelini gerçekleştirmemiş hikayeler üzüyor beni. Bir yirmi yıl kadar sonra Afganlarla bir olmaktan dolayı üzülüyorum. Çünkü aynı kültürde değiliz. Ben ırkçı falan değilim. Spesifik olarak Afganlarla ya da başka bir ırkla derdim de yok bu arada. Ben hiçbir sorgu sual etmeden ülkeme yabancı alan hükümete, buna itiraz etmeyen meclise kızgınım. Çünkü cumhuriyet ilan edilirken en önemli konu halktı. E kimse halka soruyor mu? Dinliyorlar mı? Mecliste olan birisinin meselesi halk olmalı, koltuk değil.

100 küsur yıl önce evlerine şehit bayrakları asanların acısı dinemez ama ne zaman anlama kavuştuğunu biz biliyoruz. Memleket elden gitmediğinde. Kendi evimizde başkası oturamadığında. Bu sefer bayrakları Cumhuriyet ilan edildi diye astığımızda. Su serptiler o zaman kendi içlerine, bizimse yolumuza ışık oldular.

Şu an bir kadın olarak köle gibi hissetmiyorsam kendimi, kendi kararlarımı kendim verebiliyor, evlenip evimin kadını olmak zorunda kalmıyorsam eğer Cumhuriyet sayesinde. Teşekkür ederim. Her şey için. İyi ki vardınız. Siz yoksunuz artık ama fikirleriniz bizimle. Ölenler ölmüyor bence. Onlar bir şeyler oluşturuyor. Birilerini yetiştiriyor. Kitaplar, filmler, şarkılar bırakıyorlar. Hiç beklenmedik bir anda bir şarkı çalıyor ve gözlerini dolduruyor. Siz de öylesiniz aslında yoksunuz ama hep varsınız. Aklınıza, fikrinize emeğinize sağlık. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, dedelerim ve nenelerimize müteşekkirim. Türkiye Cumhuriyeti içinde her zaman sağlam neferler vardır. Ama senin kadarı gelir mi bir daha?

Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun.

İzmir’in dağlarında çiçekler hep açsın.

GAZİMİZE

Büyük küçük her ferdi asırlarca bu yurdun
Emekleyip dururken köhne izler üstünde;
Sen o kartal pençenle tutup bizi uçurdun
Aşılamaz ne dağlar ne denizler üstünde.

Kurur senin nurunla izleri gözyaşının,
Düşmanları titretir çatılışı kaşının.
Bir güneş tesiri var o ilâhi başının
Karanlıklara düşmüş ümitsizler üstünde.

Sen çürümüş, dağılmış bir cesede can kattın:
Mezarından çıkarttın, semalara fırlattın;
Yeni baştan şerefli bir âlemi yarattın:
Bu derece hakkın var senin bizler üstünde.

Titriyor İstanbul’un sevinçle her bucağı,
“Gel!” diyor bir el gibi sana vatan sancağı;
Kapanıp öpmek için basacağın toprağı,
Bütün şehir bekliyor seni dizler üstünde.


Orhan Seyfi ORHON

Etiketler :
Kategori :
GenelaGündemaSiyaset

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir