GÖKHAN TİLKİOĞLU YAZDI
Seçime çok az bir zaman kaldı ortalık toz duman…Rekabetin çok yüksek olduğu seçim vaatlerinin sonu gelmeyecek. Son dakikaya kadar, sonuç alınana kadar da süreceği kesin ama biraz dozu da kaçırıldı. Görünenler ve görünmeyenlerin yarışı var ama sonuç ne olursa olsun seçimi alan kucağında bir kriz ekonomisini bulacak!..
Kimse ekonomiye takılmayacak gibi ama daha da önemli konular var aslında. Anlayamadığım bir konu var. Milli savunma sanayi ile ilgili önemli bir kuruluşla ilgili bir iddialar ve cevaplamalar arasında olan bitenlerin önemi hiçe sayılıyor. Tüm dünyanın takibe aldığı bir firmayı karalama kampanyaları da gırla gidiyor. Biz böyle bir dönemde tam bir birlik sağlamamız gerekirken bu şirketin seçim ortamına taşınması hiç de şık olmuyor. Bana göre bu konularda ülkem için bir tuğla bile koyabilen tüm sanayicilerimizi el üstünde tutmamız, dışarıya karşı da kemik gibi olmamız gerekir diye düşünüyorum.
Ekonominin seçimden sonra birinci öncelik sırasına girmesi kesin iken acayip acayip konular gündeme alınmaya çalışılıyor. Benim anladığım ise seçim konusunda bir grup yabancı desteğiyle gerçekte tartışılması öncelikli konular gözden kaçırılmaya çalışılıyor. Güya demokrasi havariliğine soyunan bir grubun da ülkenin üniter devlet olması ve milli beraberlik ve kuva-yı milliye zihniyetinden uzaklaşıp ülkenin bölünmez bütünlüğüne aykırı fikirleri gayet rahat bir biçimde seçim propagandalarında kullanabiliyor. Bunu fikir özgürlüğü olarak düşünseler bile bu propagandaların anayasaya da aykırı olduğunu söylemem gerekiyor. Aynı görüşe sahip olanların ikinci bir girdiği konu da yargıya müdahale sayılması gereken af konuları…
Bölücüler için istenen bu özgürlük vaatlerini anlamakta da zorlanıyorum. Aslında bir omurga şaşırması yaşayan gruplarla beraber tam manasıyla ilkelerinden taviz vermeyen gruplar da var. Tam bir sebze çorbasına döndürülmüş ittifaklar aslında hortlatılmaya çalışılan terör örgütlerinin değirmenine su taşımaya devam ediyor. Bunu da milletin gözüne sokmaktan hiç de utanmıyorlar.
Bu demokrasi mi? Benim anlamak istediğim aslında kimin neye niçin oy vereceği. Tabii ki herkes böylesine özgür bir ülkede istediği ve kendine yakın görüşleri taşıyanlara oy verecek. Bunu hiç kimse yadırgayamaz. Böylesine değişik fikirlere sahip partilerin ittifak yapmasının aslında görünmeyen ve gizlemeye çalıştıkları ilkesizliklerin hala tartışılabilmesi de çok ilginç. Bence artık bu seçimde gerçeklerle gösterilenler birbirine karışmasına rağmen olası seçmen davranışlarının takım tutmanın dışına çıkamayacağı net bir biçimde ortaya çıkmaya başladı. Ülkenin genel menfaatleri ekonomi ve uygulama becerileri tartışılması gerekirken seçmenler asıl görüşlerinden uzaklaşmaya başladı bu ise sağlıklı neticenin alınabilmesinin önündeki en büyük engel olacak.
Sonuç ise birçok seçmenin aslında sonuçlar belli olduğunda çok da memnun olamayacağı bir bölünme ve kamplar yaratabilir. Seçmen önceliklerine en çok duyarlılık gösterenlerse beklediklerinin üzerinde bir oy oranı ile de karşılaşabilirler. Sürpriz neticeler de oluşabilir. Herkes kendini önde görüyor ama bence bu seçim kimsenin mutlak başarısı olamayacak gibi de görünmeye başladı.
Aslında çok kısa bir zaman kaldı gibi görünse de kalan zaman kararsızların yoğun olduğu bu dönemde en etkili ve gerçekçi olanların seçime damga vuracağını düşünüyorum. Milletin feraseti en sonunda olması gerekenleri irdeleyecek ve vicdanın sesini dinleyerek oy verecektir. Dileğim şu ki kimse memleket menfaatlerini kendi menfaatlerinin gerisinde bırakmasın.
Deprem zaten enflasyonla savaşan bir devlet politikasının önüne ayrıca bir handikap koydu. Seçimden galip çıkan hiçbir ittifak beka meselesi olan deprem önlemleri ve yapılması gereken deprem konutlarının ve alt yapının önüne başka bir önceliği koyamaz. Bu da ayrı bir enflasyon tetikçisi olacak. Dizginlenmek istenen döviz fiyatlamaları da alınan önlemler (kur korumalı mevduat) uzun süre ile devam edemeyeceği de aşikar.
Halkın elindeki döviz mevduatı ve altın stoğu ekonominin içine alınamaz ise de bu piyasadaki %30 faiz yükünden kimse de daha iyisinin olacağını beklemesi de en büyük hatadır. Üretemeyen ve ürettiğini gerçek değerinde yurt dışına satamayan bir ülkenin bu ithalatın yarattığı cari açığının da düşmesini beklemesi de büyük bir gaflet olur. Enflasyon altında ezilenlerin sabrını da çok zorlamamak lazım. Eskiden de yapıldığı gibi acı reçete uygulamalarına geçilmesi de çok uzakta görünmüyor.
Dışarıdan gelecek kaynağın da bedava olmayacağı da kesin. Bu batmadan önceki son dönemeç olabilir. Devletin öncelikli yatırımların dışında kaynaklarını çok dikkatli bir şekilde kullanması ve her yerde israf tedbirlerinin alınması zorunludur. Katma değeri yüksek üretim ve tarım reformunun en öncelikli konu başlığı olması çok da gereklidir. Bunlar uygulanmaz ise de gıda üretimi de aksayan bir duruma gelebilir.
Rasyonel olmayan devlet yatırımlarının da ekonomi programından çıkarılması da çok çok önemli
Aç olan bir kişinin gayrı meşru ilişkilere girmesi ve bundan tüm toplumun zarar göreceği de yaşanabilecek bir olasılıktır. Yapılan binlerce yatırım; açlığın önüne geçilmedikçe birçok kişinin de umurunda olamayacaktır. Üretmek ve verimlilik ilkelerine bağlı kalmaktan başka çaremiz de yok.
Kadın evde oturur ve çocuk bakmakla mükelleftir gibi bir zihniyetin de bugünün şartlarına uymayacağı gerçeğinden de kaçamayız. Nüfus artışına gerçekçi politikalarla da engel olunmalıdır. Kaliteli, okumuş ve üretebilen aile bireylerinin oluşması milli bir politika olmalıdır. Laik, özgür ve üretebilen kariyer sahibi bir gençlik yetiştirebilmek için atılacak adımlar, memleketimin temel politikası olmalıdır. Bunu gerçekleştirebilecek kadrolara sahip olmayanların memleketin idaresinde olması bizim yaşayabileceğimiz en büyük felaketlerin listesinin en başına gelebilir.
Seçme yeterliliğine ulaşabilmek için de bu milli politikalarla mümkün. Seçilebilecek yeterliliğe sahip olmakla bu konunun organik bağı vardır.
Ben yine de umut taşıyorum ve bizim bu çıkmazlardan başarı ile düzlüğe çıkmamız da milletin ferasetine güveniyorum. Düşünürsek ve irdeleyebilirsek biz bunu başarırız…
Tüm okurlarımıza sağlıklı, mutlu, birlik ve beraberlik içinde geçirebileceğimiz günler diliyorum.
Kalın sağlıcakla!…